Wan-na İstanbul’un açılışıyla birlikte asansör kuyruğu ‘moda’sı başladı. Partilere girmek isteyenler, önce bu trafiğe maruz kalmalı
İstanbul gece hayatında herkes yeniliklere açık. Yeniliklere aç demek daha da doğru aslında. Bkz. Wan-na Kanyon’da açılır açılmaz dolup taşmaya başladı.
Hafta sonları bir saat asansör kuyruğu bekleyenler var! Hatta asansör kuyruğunda kaynak yapmalar, sıranın başına geçmek için türlü numaralar yapanlar son günlerde en çok konuşulanlar arasında. Sonuçta herkes birbirini bir şekilde tanıyor, sadece ismen de olsa. Dolayısıyla ‘Falanca nasıl da sevgilisiyle geldi ve kuyruğun önüne geçti, herkes de yuh çekti’ gibi dedikodular gırla.
İş dekorda bitmiyor
Oysa ki çok kısa süre önceye kadar aynı mekanda dünyanın tek Michelin yıldızlı Uzakdoğu restoranı meşhur Hakkasan vardı. Hakkasan, ne denediyse olmadı. Sinema öncesi yaptığı ucuz mönülerle bile restoranı dolduramadı. Kimsenin birbirini göremediği, çok karanlık bulunan bir dekor vardı. Başarısızlığın nedeni hep dekora bağlandı. Oysa ki İstanbul Doors Group aynı dekorla şimdi harikalar yaratıyor. Çünkü iş dekorda değil, işi bilmekte. Zaten bu kadar para harcanılan bir dekor atılsaydı yazık olurdu. Ama yine de büyük bir risk, beğenilmeyen bir dekorla devam kararı almak.
Wan-na’nın yemekleri de Hakkasan’ı aratmıyor. Ton sashimisi, çıtır dana eti, karides tostu, morina balığı ne denersek lezzetli. Hindistan cevizli sorbe müthiş. Kişi başı 100 TL ödedik ama içki fiyata dahil değil. Çünkü herkes diyette olduğu için içki içmedik.
Wan-na cuma ve cumartesi yemek sonrası kulübe dönüşüyor. Cuma geceleri de Wan-na’nın geleneksel partileri yapılıyor. İşte asansör trafiği de böyle başlıyor. Çok kalabalığa gelemiyorsanız hafta içi erken saatlerde yemeğe gidin, yemekten sonra da barda kalabilirsiniz.
Wan-na İstanbul’un alışveriş merkezindeki ilk kulübü oldu. Bakalım, yazın Wan-na terasa çıkacak mı, yoksa kışlık bir mekan olarak mı kalacak?
Türkiye’nin son Eurovision adayı Manga, otoritelerden tam not aldı ama halk İngilizce şarkılarını beğenmedi.
Eurovision mu kaldı?
Konu Eurovision olunca, olayların belli bir kronoloji sırası var. Tartışma önce ‘Eurovision’da bizi bu isimler mi temsil etmeli?’ ile başlıyor. Sonra ‘Şarkı İngilizce mi, Türkçe mi olmalı?’ diye devam ediyor.
Şarkı ortaya çıkınca da beğenenler ve beğenmeyenler ikiye ayrılıyor. Bu arada mutlaka ama mutlaka “Bu şarkı çalıntı mı, bilmem kaç sene önceki şu şarkıya benziyor” iddiaları çıkıyor. Uzman görüşlere başvuruluyor. Bazısı ‘Kesinlikle bir benzerlik yok’ diyor, bazısı da “Evet, evet bu şarkı çalıntı” deyiveriyor.
Eurovision Türkiye’de öyle bir şey ki ağzınızla kuş tutsanız kimseye yaranamıyorsunuz. Zaten şarkınızın da çok büyük bir önemi yok. Kimin kazanacağı halk oylamasıyla belirleniyor. Yine siyaset giriyor işin içine. Bu arada başarılı olan bir grup da boşu boşuna harcanıyor.
Uzun lafın kısası Manga’ya yazık oluyor. Değer mi Eurovision gibi uyduruk bir yarışma için bunları çekmeye? Artık Eurovision mu kaldı? Bir geri dönüş almak istiyorsan koy şarkını internete, gelsin yorumlar. Neden hâlâ kendilerini ispat etmiş isimler Eurovision’a katılmaya devam ediyor, anlamak mümkün değil.
Taklit sergimiz oldu
Çin’den sonra ikinci olduk. Sevinelim mi üzülelim mi bilmiyorum. Hayır ne ekonomide ne de nüfusta. Bildiğiniz taklitte.
Şimdi taklit markalarla mücadele temalı bir de sergimiz oldu. Grup Ofis Marka ve Patent, Taklit Ürünler Sergisi’ni Ankara CEPA Alışveriş Merkezi’nde açtı.
Saatten gözlüğe ayakkabıdan oyuncağa çeşitli ürünlerin orijinalleri ve taklitleri bir arada sergilenecek. Sergide marka tescili, marka koruma yolları ve uygulanan cezalarla ilgili bilgi alınabilecek. Ayrıca ‘Orijinalini bul’ yarışması da yapılacak. Sergiyi 10 Mart’a kadar gezebilirsiniz.
Gecelik 3 öneri
-Ulus 29’da bu gece DJ’liğinden çok güzelliğiyle konuşulan bir isim var. Sophia Lin, nam-ı diğer DJ Hustle-Lin set başına geçecek. Kaçırmayın.
-Sibel Tüzün’ün Hayal Bistro’daki konseri kadar şovu da eğlenceli. Dokuz ayrı dönemin şarkılarını dokuz ayrı dönem kostümüyle söyleyecek. 60’ların Rock’n roll tarzından 80’lerin rüküşlüğüne geçiş yapacak. Hem göze hem kulağa hitap edecek.
-Hâlâ Alper Kul’un Caveman’ini izlemediniz mi? Bu gece için Beşiktaş Kültür Merkezi’nde yer bulmaya bakın. Hiç beklemediğiniz kadar çok güleceksiniz.