Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ünlü isimlerin bir araya geldiği filmler korkutur. Oysa Jennifer Aniston’dan Demi Moore’a beş ünlü kadının yönetmenlik yaptığı ‘Five’ etkileyici bir film

5 KADIN 5 HiKAYE

Uzun zamandır merak ettiğim bir filmdi ‘Five’. THY uçağında izleme fırsatım oldu. 5 kısa film, 5 farklı hikaye. Hepsinin ortak noktası, meme kanseri. Meme kanserine dikkat çekmek için yapılmış bir proje. Yapımcılarından biri, Jennifer Aniston. Zaten ‘Friends’in yapımcısı ve yazarı Martha Kauffman da var projenin arkasında. Filmlerden birini Jennifer Aniston yönetiyor, birini Demi Moore, birini Alicia Keys, birini Penelope Spheeris, birini de Patty Jenkins. Hatta bu filmle Jennifer Aniston ve Demi Moore’un arkadaş olduğu, Aniston’ın Moore’a boşanma sürecinde çok destek olduğu konuşuluyor.

Haberin Devamı

Film, çok etkileyici
Çok depresif olabilecek bir konu çok iyi anlatılmış, mümkün olduğunca izleyiciyi üzmeyecek şekilde çekilmiş. 1969’da yedi yaşında küçük bir kızın annesinin meme kanseri olmasıyla başlıyor Demi Moore’un filmi. O yıllarda kanser şimdiki kadar yaygın değil, tam tersine konuşulmayan, herkese söylenmeyen bir hastalık. Sonraki filmde o küçük kızın büyüyüp onkolog olduğunu görüyoruz. En vurucu filmde yeni evli bir striptizciye meme kanseri teşhisi konmasını ve iki memesinin birden alınmasını izliyoruz.
‘Five’ın beni en çok etkileyen bölümü, Jennifer Aniston’ın yönettiği film. Hikaye şöyle başlıyor: Bir kadın ve bir erkeğin nikah töreni, kadın “Bunu bir daha yapacağım asla aklıma gelmezdi” diyor. Sonra flashbacklerle hikayeyi öğreniyoruz. Kadın kredi başvurusu için bankaya gidiyor. Bankadaki görevli, sonradan evleneceği adam diyor ki, “Size niye kredi verelim, eskiden birikiminiz varmış ama bankadaki bütün paranızı harcamışsınız. Ne yaptınız?” Kadının cevabı basit ve net, “Yaşadım!”

“Ama ben ölecektim”
Hemen arkasından doktorun kadına tedavi olduğunu söylediği an geliyor. “Kanser tamamen temizlendi” deyince, kadın avaz avaz ağlamaya başlıyor. Doktor önce sevinçten ağladığını zannediyor. Kadın diyor ki, “Hayır ben ölecektim, onun için her şeyi yaptım, bütün paramı harcadım, bol bol seyahat ettim, her gece bir şişe Crystal şampanya içtim. Sadece para harcamadım, sevdiklerimi de üzdüm. Herkese gerçekleri söyledim.”
Bir sonraki sahnede kadının kendi cenaze törenini görmek istediği için bir tören düzenlediğini seyrediyoruz. O törende en yakın arkadaşı duygulu bir konuşma yaparken kadın yerinden kalkıp konuşmaya başlıyor. “Senden sadece bir şey istedim, o da beni kemoterapi seansından bir kere almandı ama kocana ‘Evde değilim’ dedirttiğini duydum telefonda, sen ne biçim arkadaşsın!” Kendisine iyi davranan başka bir arkadaşına Paris seyahati hediye ediyor. Üzücü olabilecek sahnelerde bile mizah anlayışı var. Arada hastalık teşhisini ve kadının kocası tarafından terk edilişini görüyoruz. Çok gerçek bir hikaye, çok da iyi kurgulanmış.
Ünlü isimlerin bir araya geldiği filmlerden korkarım. Bu film bir istisna oldu. İzleme şansınız olursa kaçırmayın. Beş farklı kadın, hastalığın farklı aşamalarını yaşıyor. Kanseri karşılayışları da farklı, çevrelerinin tepkisi de. Tek ortak nokta var, o da erken teşhisin önemi. Bu da demek oluyor ki, düzenli kontrole gitmek şart.

Haberin Devamı

İSTiKAMET TOPHANE

Haberin Devamı

Upuzun bir kuyruk var. Herkes maaile toplanmış, sıraya dizilmiş. Neyi bekliyorlar? Van Gogh Alive sergisini gezmeyi... Karaköy’de Antrepo No:3’te. Güzel bir havada sergi gezmek için bekleyenleri görmek hem şaşırtıyor, hem de sevindiriyor.
Tam karşıda Tophane-i Amire’de bir kuyruk daha var. Burada da Dali sergisini gezmek isteyenler sıralanmış.
Geçen pazar yapılan Tophane Art Walk sayesinde sergilere ne kadar yoğun ilgi olduğunu gördüm. Tophane Art Walk, iki ayda bir pazar günü yapılıyor. Bütün sanat galerileri pazar günü kapılarını açıyor. Tophane’ye uzun zamandır gitmemiş olanlar büyük bir şaşkınlık yaşayabilir. Çünkü burada Daire, PG Art Gallery, Elipsis gibi çok iyi galeriler var. Aralarda şaşırtıcı tasarım dükkanları çıkıyor karşınıza. Özellikle mobilya tasarımı konusunda semt çok zenginleşmiş. Galatasaray’dan başlayıp, Boğazkesen Caddesi’ne iniyorsunuz, Tophane-i Amire’de Dali sergisini gezip oradan da hızınızı alamayıp Karaköy’e geçiyorsunuz. Karaköy’de sizi başka bir galeri, Artsümer bekliyor. Biraz ileride de İstanbul Modern ve Antrepo 3’te Van Gogh Alive dijital sergisi var. Eee, bunu niye anlatıyorum size? Bir dahaki Tophane Art Walk için iki ay beklemeniz gerekiyor. Ama aynı programı bugün yapmak mümkün. Finali de Lal Dedeoğlu’nun Bej’inde, Karaköy Lokantası’nda, Maya’da ya da İstanbul Modern’de yemekle yapabilirsiniz.