Akaretler hummalı bir yenilenme operasyonuyla karşımızda. Bir yanda sanat ve tasarım ağırlıklı bir bölüm, bir yanda yeni yeme-içme ve eğlence mekanları...
İlk yenilik W Otel’de başladı. Otelin yeme-içme ve eğlencesi Emre Ergani’ye emanet edildi. Emre Ergani’nin yaptıklarını, daha restoranlar ve lounge açılmadan önce görmek üzere salı akşamı W’daydım.
Önce Minyon’da buluştuk. Minyon, Çapa Ailesi’nin son kuşak işletmecisi Emre Çapa’nın yeri. W Kitchen’ın eski yerinde.
Emre, Şebnem-Celal Çapa’nın oğlu. Baba Celal Çapa bugünlerde Minyon’da bol bol zaman geçirerek oğluna en ağır eleştirileri yapıyor. Eleştirilerin daha iyisi için gerekli olduğuna inanıyor. Ama bence Emre’ye biraz haksızlık da ediyor. Çünkü Emre okullu bir şef ve tabii yeme-içme ve eğlence dünyasının içinde büyümenin avantajlarına da sahip.
Emre’yle birlikte mönüyü inceliyoruz. Herkese hitap edecek bir şeyler var. Fiyatlar da genelde makul, bazı istisnalar dışında. Özel bir şnitzelleri var, mutlaka denenmeli.
Emre ekibin çoğunun kadınlardan oluştuğunu anlatıyor gururla. Minyon’da aşçı bile yemek servisi yapıyor. O yüzden yemekle ilgili düşüncelerinizi doğrudan aşçıyla da konuşabiliyorsunuz. Minyon gerçekten çok sıcak ve sempatik bir yer olmuş.
Frederic’s müdavimlerini sevindiriyor
Minyon’da levrek sashimileri atıştırdıktan sonra içeriden Frederic’s’e geçiyoruz. Frederic’s adı yeme-içme meraklılarına hiç yabancı değil. Daha önce Süzer Plaza’nın altında olan restoran. Hani et, ıstakoz ve havyarlarıyla ünlü olan. Frederic’s kapandığında müdavimleri çok üzülmüştü. Neyse ki restoranın ortağı ve executive şefi Tolga Atalay bu altı yıllık ayrılığa dayanamayıp W ile geri döndü. Mustafa Toner imzalı göz yormayan sade ve şık bir dekorla.
Frederic’s mönüsünden özlediğimiz lezzetler burada da var. Balık çorbasıyla başlıyoruz. Trüflü risotto da nefis. Istakozlu taglietelle bir Frederic’s klasiği. Yine aynı lezzette. Tatlılar bana biraz ağır geliyor, ‘Cookies’n Cream’ sevmeme rağmen. Tabii bunda uzun süredir diyet yapmanın ve ağzıma tatlı sürmememin etkisi de olabilir. Emre Ergani yemek boyunca heyecanlı. Biber’den çıkıp W’ya geleceğini, oradan da Blackk’e geçeceğini anlatırken onun programından ben yoruluyorum. Ama onun enerjisi hiç bitmiyor.
Alt kattaki W Lounge’u gezdiriyor bana. W Lounge’da son hazırlıklar yapılıyor. Zaten perşembe gecesi Absolut partisiyle açıldı. Burası biraz daha rahat oturulup sohbet edilecek bir düzene geçmiş hissi verdi bana. Dekorda yüzlerce ayna parçası kullanılmış. Otelin girişinde de yenilikler olacak. İzlemeye devam edeceğiz.
David Lachapelle de Akaretler’de!
Akaretler’deki çalışma bununla da bitmiyor. Haftaya Paul Kasmin Gallery’de ünlü fotoğrafçı David Lachapelle’in sergisi ‘Documents of Desire & Disaster’ açılıyor. Tabii Paul Kasmin’i ve David Lachapelle’i İstanbul’a getirmekte Serdar Bilgili’nin fotoğraf merakının da etkisi çok. Sergi 9 Aralık’ta açılıyor. Sonra da Autoban, Galerist, Derin derken tasarım ağırlıklı daha birçok marka da Akaretler’de yer alacak. Bakalım şık butiklerin yerine gelen bu değişiklik Akaretler’i istediği noktaya taşıyacak mı?
Şov devam etmeli mi?
Tiyatroda perde kapanmalı mı, kapanmamalı mı? Sanki bütün mesele buymuş gibi herkes bu konuda bir fikir beyan ediyor.
Duygusal olanlar böyle acı bir kayıp varken perde kesinlikle kapanmalı diyor, perdeyi kapatmayanları ‘tamamen duygusal’ olmakla suçluyor.
Çok eski ve sıkıcı bir tartışma bu. Her şeyi bu kadar kalıplara sokmaya ne gerek var? Hâlâ bu devirde bunu konuşuyor olmak gereksiz. İsteyen perdeyi kapar, isteyen açar, kime ne? Sonuçta bu bir tercih meselesinden ibaret değil mi?
Günün konseri: Soaked
Balamir Nazlıca sesiyle de, sahnesiyle de, müziğiyle de özel biri. Balamir’in grubu Soaked bu gece Indigo’da sahneye çıkıyor. Üstelik bu konserde bir de sürprizleri var. ‘Gemlike’a çektikleri klip ilk defa bu gece gösterilecek. Kaçırmayın derim.