Biyografisini istediği yazara yazdırabilmek için beş yıl peşinden koşan Steve Jobs’ın hayatını anlatan film, ‘Jobs’ vizyonda. Kitabı okuyanlar filmi beğenmiyor, okumayanlarsa etkileyici buluyor. Peki ama neden?
Daha vizyona girmeden kötü eleştiriler almış başını yürü-müştü. Steve Wozniak, “Bizim hayatımızı yansıtmıyor” demişti, Ashton Kutcher’lı “Jobs” filmi için. Film eleştirmenlerden çok kötü not aldı ama buna rağmen gişe yapacağı baştan belliydi. Ne de olsa Steve Jobs, Apple ve Ashton Kutcher’ın hayranı çok.
Filmi Kanyon’da fikirlerine çok güvendiğim bir arkadaşımla izledim. Etkilendi, iki saat nasıl geçti anlamadı. Ben daha önce Walter Isaacson’un yazdığı Steve Jobs biyografisini okduğum için doğrusu filmden çok etkilenmedim. Ama hep öyle değil midir? Kitaplarda okuduklarınız sizi başka bir dünyaya götürür ve film aynı etkiyi vermez.
Pixar unutuldu mu?
“Jobs”, Steve Jobs gibi bir efsaneyi anlatmak için çok sığ kalıyor. Hatta Steve Jobs’a servetini kazandıran Pixar’dan filmde hiç bahsedilmiyor bile. Film tamamen Apple üzerine kurulu ama arada çok da başarılı olamadığı Next’ten de bahsediliyor.
Filmde Jobs’ın Apple’a geri çağrılmasından bir gün önce 1.5 milyonluk hisse satışından bahsediliyor. Kitabı okumayanlar anlamıyor ama Steve Jobs kendi Apple hisselerini satıyor, şirket daha da değer kaybediyor. Ertesi gün Steve Jobs Apple ofisine adım attığında artık yönetim kendisine tamamen teslim oluyor ve o da CEO koltuğuna oturuyor.
Düğme fobisi tasarımları etkiliyor
Jobs bir taktik ve pazarlama ustası, teknolojiyle aslında çok da ilgisi yok. Steve Wozniak mühendislik bölümünü üstleniyor. Jobs’ın tasarım konusunda da zorlayıcı istekleri var. Örneğin, düğme fobisi olduğu için hayatı boyunca çok mecbur kalmadıkça düğmeli hiçbir şey giymiyor. Bunun için de iPod ve iPad tasarımlarında görünen hiçbir düğme yok. Buna rağmen film boyunca Jobs’ı düğmeli kıyafetlerle görüyoruz. Oysa o hep tişört ve siyah boğazlı kazak giyiyor. Hem sabah ne giyeceğini düşünerek vakit kaybetmek istemediği için, hem de düğme fobisi yüzünden.
“Yazacaksan şimdi yazmalısın”
Şimdi gelelim filmden daha etkileyici olan kitaba. Jobs, biyografisini yazdırabilmek için tam beş yıl peşinden koşuyor Walter Isaacson’un. 2004’te arıyor ilk. Her seferinde aynı cevabı alıyor: “Senin hayatını yazmak için daha çok erken. Önce emekli ol, 10-20 yıl sonra bakarız.” Jobs ısrarla, “Ama ben iyi bir konu olurum” diyor. Daha önce Benjamin Franklin ve Henri Kissinger gibi isimlerin biyografilerini yazan Isaacson ise o sırada Albert Einstein’ın biyografisi bitirmek üzere. Belli ki, bu adam da kendini tarihi değiştirmiş adamlarla bir görüyor diye düşünüyor.
Tam beş yıl sonra, 2009’da Jobs’ın eşi Laurene Powell “Steve hakkında kitap yazacaksan şimdi yazmalısın” diyor. Sonra da Jobs’un 2004’te yazara ilk kez “Kitabımı yazar mısın?” dediğinde ilk kanser ameliyatını geçirdiğini ve artık hastalığının ilerlediğini anlatıyor. Isaacson, Jobs’a “Kitabı neden benim yazmamı istiyorsun?” dediğinde, Jobs “Çünkü insanları konuşturmakta iyisin” cevabını veriyor. Kendisi hakkından söyleneceklerden korkmuyor, kitabı basılmadan önce okumak da istemiyor, kapak fotoğrafı dışında hiçbir şeye karışmıyor.
Isaacson şanslı bir yazar, beş yıllık uğraş sayesinde tarih yazan başka bir adamın hayatını yazma şansına sahip oluyor.
Şimdi “Jobs” filmini izleyenlerse “Steve Jobs hayatının powerpoint sunumu sıkıcılığında bir filmle anlatıldığını bilseydi delirirdi” diyorlar. Haklılar, Jobs için bu film çok sığ. Yine de Walter Isaacson’un kitabını okumadıysanız, filmini mutlaka izleyin.