Turistler tatillerini uzatmak durumunda kaldıkları için son derece memnun. Avrupa’daki otellerin aksine tatil köyleri zorunlu kalan müşterilerden para almıyor
Hava trafiği bitmiş durumda. Antalya’da kara trafiği de çok farklı değil. Çünkü Antalya Havalimanı’nın yeni iç hatlar terminalinin açılış töreni ve bisiklet yarışı da aynı güne denk gelmiş. Ama olsun, deniz sezonunu açtık, mutluyuz. Bu arada etrafıma şöyle bir bakıyorum, Fransız ve İngiliz turistler tatili uzatmak zorunda kaldıkları için hallerinden son derece memnun. Paris ve Londra gibi metropollerde mahsur (!) kalanlar otellere tıkır tıkır ödeme yaparken Antalya’daki tatil köylerinin çoğu, zorunlu kalan müşterilerden para almıyor.
Antalya Havalimanı’nın yeni iç hatlar terminali çok güzel olmuş. Pırıl pırıl. İçeride birçok mağaza ve stand da var. Bir tek anlam veremediğim ekranlardaki duyuruların Rusça olması. Evet, çok Rus turist geliyor. Ama Türkçe ve Rusça bilmeyenler ne yapacak? İngilizce dünyada geçerli, ama sanırım Antalya’da geçerli değil!
Uçak tam vaktinde kalkıyor. Sabiha Gökçen Havalimanı’na tam vaktinde iniyoruz. İnanamıyorum. Bir dakika bile sekme yok. Atatürk Havalimanı’ndaki rötarlı uçaklara, uçağın hava trafiği nedeniyle havada dört dönmesine alışık olan bünye Sabiha Gökçen’deki metro dakikliği karşısında şaşırıyor. Bundan sonra Sabiha Gökçen’den şaşmam.
Mağaza İçİ mağaza trendİ
Yeni olsun ve sınırlı sayıda bulunabilsin. İşte bütün mesele bu. Bu bir oje de olabilir (bkz. Chanel 505), bir araba da. Özellikle de satışa çıkar çıkmaz tükendiyse, giderek daha çok kişi tarafından istenir. Çünkü parayı verip de alamamak hissi insanı çıldırtıyor. Bu son zamanlarda dünyada lüks tüketimde en çok kullanılan pazarlama stratejisi. Ne kadar farkında olsak da hep aynı tuzağa düşüyoruz.
Son birkaç yıldır bizim için yeni ve sınırlı sayıda olan bir başka moda konusu daha var. Yerli moda tasarımcılarımız Galatamoda ve TV dizilerinin de etkisiyle giderek daha çok ilgi görüyor. Yabancı markalara olan hayranlığımız artık onları ulaşılmaz görmediğimiz için azalıyor. Ne de olsa dünya markaları artık elimizin altında, neredeyse her köşe başındalar.
Bu değişimin farkına varan mağaza ve alışveriş merkezleri boş durmuyor. Nişantaşı’nda Beymen Blender böyle bir mağaza içi mağaza uygulaması başlattı. Begüm Salihoğlu’ndan Zeynep Tosun’a, Elif Cığızoğlu’ndan Özgür Masur’a birçok beğendiğimiz ismin tasarımları 10 Mayıs’a kadar burada satılıyor.
Bir başka mağaza içi mağaza durumu da Galata Kuledi-bi’ndeki Laundromat’ta var. Laundromat’ın dört odasından birinde şimdi Hatice Gökçe’nin son koleksiyonu satılıyor.
Alışveriş merkezleri de bu akıma uyuyor. Akmerkez’de FashiOnair adlı bir moda etkinliği var. 20 Mayıs’a kadar devam edecek. 35 genç tasarımcının ürünleri satılacak.
Genç tasarımcılara bu kadar çok alan verilmesi tabii olumlu bir gelişme. Ama birbirine bu kadar benzeyen kıyafetleri sürekli ısıtıp ısıtıp önümüze getirme bir süre sonra bıkkınlığa da neden olabilir. İşte o zaman yeni ve sınırlı sayıda üretimin değeri bir kez daha anlaşılır.
Uzun yaşamanın sırrı babası
“Bir sınavdan 93 aldığımda babam mutlaka ‘Senden daha iyi alan kaç kişi var?’ diye sorardı. Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri seçildiğimi babama söylediğimde bir sıralama yapıldığını varsayıp ‘Kaçıncı oldun?’ dedi.”
Yukarıdaki satırları geçen pazar New York Times Sunday Magazine’de okudum. Frank Bruni imzalı, hepimizi ilgilendirecek bir makale. Başlık Dr. Does-It-All. Her şeyi yapan doktor ya da bizim deyimimizle on parmağında 10 marifet doktor olarak da çevirebiliriz. Kimden bahsettiğini herhalde anlamışsınızdır. Amerikan televizyonlarına Oprah Winfrey’nin kazandırdığı ve yeni Oprah olacağı söylenen Mehmet Öz.
Hatırlarsınız, Mehmet Öz’ün “Haftada dört kez seks yapın” önerisine babası Prof. Dr. Mustafa Öz, “Bu yanlış. Bu kadar yapıyorum diyen de yalan söylüyordur” da demişti.
Mehmet Öz şimdi 100 yıl yaşamanın sırrıyla ilgileniyor. Ölümsüz olmak için televizyona çıktığını anlatıyor. En uzun yaşayan insanların olduğu Kosta Rica ya da Japonya’ya baktığında “En büyük sırları hep çalışmaları” diyor. O yüzden de sürekli çalışıyor. Ama gelin görün ki asıl neden çocukluktan kaynaklanıyor. Bugün başarılı olan birçok ismin hayatına baktığımızda hep bir anne-baba etkisi görüyoruz. Bu bir tesadüf mü? Hiç sanmıyorum.
23 Nisan’da ne yapmalı?
Disney konseri: Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın Disney konseri 23-25 Nisan’da Maslak TİM’de.
İstanbul Modern 5. Çocuk Şenliği: Karaköy’deki müzede farklı yaş gruplarına özel bol resimli aktiviteler 22-25 Nisan’da.
The House Cafe’de pizza kursu: Çocukları hem eğlendirmek hem de eğitmek için The House Cafe’nin Kids Atelier adlı yemek kursları bir seçenek. 23-25 Nisan’daki atölyelerde pizza ve cupcake yapmayı öğrenecekler. Kursun fiyatı 75 TL.
Magic Ice Buz Müzesi: İstanbul’un ilk buz müzesi 23 Nisan itibariyle açılıyor. Nerede mi? Bayrampaşa’daki Forum İstanbul Alışveriş Merkezi’nde.
Hokus Pokus Kanyonus: Sihir gösterileri sevenleri şaşırtacak bir program. 23-24 Nisan’da Kanyon’da.