Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cuma günü gösterime girecek olan ‘Sosyal Ağ’ filmini dün Gmall’da izledim. Film, Facebook’un kuruluş hikayesini anlatıyor...

Facebook’un kurucuları Mark Zuckerberg ve Eduardo Saverin tartışıyor. “Bu site ne zaman bitecek?” diye soruyor Eduardo. “Hiç bitmeyecek” diyor Mark. “Facebook moda gibi, moda da hiç bitmez” diye de ekliyor. “Sen mi modadan bahsediyorsun? Gerçekten sen mi?” diyor Eduardo. Haklı da çünkü Mark gibi birkaç beden büyük jean, eşofman üstü ve beyaz çorap üstüne giyilmiş Adidas terlik kombinasyonundan vazgeçmeyen birinin böyle konuşması ilginç.
Daha da ilginç olan bu kadar asosyal bir adamın çıkıp da dünyanın en büyük sosyal ağını yaratması. Facebook’un bugün 500 milyon üyesi var. Mark Zuckerberg dünyanın en genç milyarderi. Ama bunları yapabilmek için çok düşman da edinmiş. Önce kız arkadaşından ayrıldıktan sonra Facemesh diye kızları karşılaştırdıkları bir site hazırlamış. Sonra Winklevoss Kardeşlerin fikrinden yola çıkarak Facebook’u yaratmış. 1000 dolarlık sermayeyle Eduardo’yu da yüzde 30 ortak yapmış. Sonradan hissesini düşürmüş. Biraz da Napster’ı yaratan Sean Parker’ın (Justin Timberlake onu çok iyi oynamış) etkisinde kalarak. İşte bu yüzden Eduardo ve Winklevoss kardeşler (çok direnmelerine rağmen) Mark’a dava açmış ve milyon dolarlar karşılığında anlaşma yapılmış.

Haberin Devamı

Asosyalin sosyal ağı

Hedef para değil, başarı
Film aslında Eduardo’nun bakış açısından. Ama yine de Mark’ı çok yalnız ve asosyal göstermek dışında kötülemiyor. Çünkü Mark’ın motivasyonu para değil, tek amacı en çok ilgi gören internet sitesini yaratmak. Bunun için de her yolu deniyor.
Hedefinin başarı olduğunu görünce ve tabii zayıflıklarına da şahit olunca nedense insan ona kızamıyor. Tam da Wall Street Journal, Facebook özel bilgileri başka şirketlerle paylaşıyor dediği sırada bile. Üstelik Twitter’ın Facebook’tan rol çaldığı şu günlerde bu film Facebook için büyük bir şans.

Sıkılmadan izleniyor
Yönetmen David Fincher da bu film için ayrı bir şans. Filmin başından sonuna hiç sıkılmadan izliyorsunuz. İki ayrı davayı, geçmişi ve şimdiyi anlatmasına rağmen hiç kopukluk yok.
Filmde New York’ta bir reklamcıyı da oynayan, senarist Aaron Sorkin de çok başarılı. Bazı içeriden bilgileri Mark’la aynı dönemde Harvard’da öğrenci olan Natalie Portman’dan almış.
David Fincher, Benjamin Button’da yaptığı numarayı yine yapmış. İkiz kardeşlerin ikisinin de yüzünü Armie Hammer oynuyor. Tek farkla, biri Josh Pence’ın vücuduna monte edilmiş. Bu arada filmde bir sahnede Mark, Armie Hammer’ın büyük dedesinin şirketi Arm&Hammer logolu bir tişört de giyiyor.
Jesse Eisenberg, Mark rolünde müthiş. Belki bunda gerçek hayatta kuzeninin Facebook’ta Mark’la birebir çalışmasının da rolü vardır. Bakalım ‘Sosyal Ağ’ Oscarlar’da da gerçek hayatta olduğu kadar başarılı olacak mı?

Haberin Devamı

Asosyalin sosyal ağı
Köprünün halk açılımı
“Ne yapacaktı yani, köprünün işi sallanmak...” Günün özlü sözü Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dan geldi.
Bakan’dan gerekli açıklamayı duyduk, içimiz rahat ama maratonla ilgili atladığımız gerçekler de var. Eyüp Can’ın kulaklarını çınlatalım ve sokaktan bildirmeye devam edelim.
Cumartesi gecesi Wan-na’daydım, pazar sabahı maraton arkadaşım tarafından ekildim. Bir de üstüne evde elektrikler kesildi. Yine de yılmadım. Hiçbir şey ve hiç kimse beni durduramazdı. Sabah 08.30’da Altunizade’deki buluşma yerindeydim. Rotary Kulübü ellerimize balonlar ve bayraklar tutuşturdu. Maratondan çok şenliğe gider gibi bir halimiz vardı. Start’a gidene kadar o kadar çok yürüdük ki maraton başlamadan yorulduk.
Başlayınca gözlerimize inanamadık. Karşı istikametten yürüyenler, bisiklete binenler, paten kayanlar sürekli önümüze çıktı. Olay, maraton ya da halk koşusundan çıkmış tam bir panayır halini almıştı. Köprüde piknik yapanlardan direklere isim yazanlara, hatta folklör oynayanlara kadar aklınıza gelecek her türlü absürt görüntü vardı. İşin komik yanı ilk kez bu kadar çok polis görevliydi. Ama görevliler vatandaşa son derece saygılıydı, hiçbiri vatandaşın hakkına müdahale etmedi. Oysa ki vatandaşın halk koşusunda yürümek ya da koşmak dışında böyle bir hakkı gerçekten var mıydı?

Haberin Devamı

Spordan çok magazin
Maraton güme gitti. Bu, daha çok köprünün halka açılımı oldu, özellikle Bono’dan sonra. Sonuçlardan kimsenin haberi olmadı. Oysa ilk 3 sırayı Afrikalılar aldı. Türkler’i sıralamada göremedik.
Avrasya Maratonu bir spor haberinden çok magazin olayı gibi algılandı. Eda Taşpınar’ın koşması derece alanlardan daha önemliydi. Eee, maraton bizim neyimize? Seneye koşuyu falan bırakalım doğrudan Avrasya Piknik Günü yapalım. Hem köprü de daha az sallanır.
Meraklısına not: Tabii ki koşuyu tamamladım ve madalyamı büyük bir gururla aldım.