Geçen haftaki korkulu uçak macerasından tam iki gün sonra yine uçağa bindim ve Londra’ya Motorola’nın yeni telefonu Aura’nın lansmanına gittim.
Komik bir gruptuk. Serhan, Servet ve Çağdaş... Futbolcu isimleri saymıyorum. Üçümüzün de erkek isimleri taşıyan kadınlar olmamız ve tesadüfen bir araya gelmemiz bizi çok güldürdü. Sonra uçakta Eren ve Londra’da Vanya adlı bir kadınla tanışınca daha da çok güldük. Motorola gezimiz sanki üniseks isimler taşıyanların buluşması gibiydi.
Üniseks bir telefon
Yeni telefon Aura bizim isimlerimiz gibi üniseks bir telefon. Aura, saat kadranına benzeyen safir kristal yuvarlak ekranıyla çok şık bir aksesuar. Boşuna “Tasarımın geri dönüşü” sloganıyla tanıtılmıyor. Hatta dünya basınından birçok kişi “Aura bir gece telefonu, gündüz için çok şık” bile dedi.
Yuvarlak ekrandan dolayı biraz V70’e benzettim, ama telefonu biraz kurcalayınca ve tasarımcılarıyla konuşunca arada çok fark olduğunu gördüm. Aura, dünyanın ilk 16 milyon renkli telefonu. Çok sağlam olması da bir artı. Yine de bana biraz ağır geldiğini söylemeden geçmeyeyim.
Hollandalı mimar Ben Van Berkel, Aura için özel bir enstalasyon hazırlamış. Bu rengarenk enstalasyon başımızı döndürdü. Philip Starck imzalı St. Martins Lane otelindeki enstalasyon ve sohbetlerden sonra meşhur gece kulübü Bungalow 8’e geçtik. Bungalow 8, sadece üyelerin girebildiği bir gece kulübü. Kate Moss, Prens William ve Harry burada sık sık eğlenen isimlerden. Kulüpte fotoğraf çekmek tabii ki yasak.
“Türkler içki içer mi?”
Bungalow 8’deki kokteylden sonra üç Michelin yıldızlı Fransız şef Joel Robuchon’un “casual” restoranı L’atelier de Joel Robuchon’a yemeğe gittik. Burada rezervasyon alınmıyor. Üst kattaki, daha resmi La Cuisine’de ise rezervasyon şart. La Cuisine’de degüstasyon mönüsü yedik. 8 farklı yemek ve 8 farklı şarap denedik. Fransız mutfağına bayılmasam da Robuchon’un hatırına her şeyin tadına baktım.
Yemek boyunca dünya basınıyla birlikteydik. Bize en çok sorulan soru “İlk defa mı içki içiyorsunuz?”, “Tadını mı merak ettiniz?”, “Sizde içki içmek yasak değil mi?” oldu. Biz içki içmemizin normal bir şey olduğunu anlatmaya çalışırken Almanlar demez mi “Tabii İstanbullular içer, ama Anadolu’da içilmez” diye. Biz de “Anadolu’da da içen var, İstanbul’da da içmeyen var. Herkes özgür.” dedik. Böylece Marka 2008’de başlatılan “Türkiye markası için var mısın?” hareketine biz önceden başlamış olduk.
Yalın marka mıdır?
İtiraf ediyorum. Marka 2008’de Yalın’ın çıkacağını ilk duyduğumda aman canım ne işi var Yalın’ın bu konferansta diye düşünmüştüm. Dünyada bu kadar önemli marka varken, Yalın’ın neden tercih edildiğini doğrusu anlamamıştım.
Bundan 6-7 yıl önce o zamanki adıyla Hüseyin Yalın Türkbükü Ship Ahoy’da Kenan Doğulu’nun etrafında dolaşırdı. Herkes onun şarkı söylemek istediğini bilirdi ama doğrusu pek kimse ciddi almazdı. 1-2 yaz sonra Hüseyin Yalın yine Ship Ahoy’daydı, bu sefer elinde demosuyla birlikte. ‘Zalim’ şarkısını Ship Ahoy’a gelen herkes öğrenmişti ve çok sevmişti. İstanbul’a dönünce o zamanki yayın yönetmenim Nur Çintay’a “Zalim diye bir şarkı var, çok tuttu, bu çocuk çok parlayacak” dediğimde “Hadi canım” demişti. Sonradan haklı olduğumu kabul etti.
Söylediklerimi yuttum
İlk albümünün üstünden daha 5 yıl bile geçmeden Yalın marka konferansında konuşmacı oldu. Önyargılı olsam da cuma günü Çırağan Sarayı’ndaki konuşmasını dinledim.
Söylediğim her şeyi yuttum. “Benim burda ne işim var diye merak ediyorsunuz, ben size bildiğim şeyi, aşkı anlatacağım” diye başlayan konuşması çok başarılıydı. Şarkılarının hikâyesini, aşklarını o kadar samimi anlattı ki... Bir şarkı bir konuşma derken zaman nasıl geçti hiç anlamadık.
Derken bir sürpriz patlattı. Konferansın ilk gününde herkese aşkla ilgili yazdırdıkları yorumlardan bir şarkı yapmıştı. Şarkı sözlerinin sahiplerini sahneye davet etti. İzleyicilere şarkının sözleri dağıtıldı ve hep bir ağızdan şarkı söylendi. Nakaratı şöyle: Bir tek sen eksiksin / İşim gücüm her şeyim tamam / Bir ev bir yuva iki de çocuğa / Yok ben sensiz karışamam.
Konuşmanın başında “Konsere mi geldik, konferansa mı?” diye söylenenler sonlara doğru şarkılara eşlik ediyordu. Yalın herkesi bir yerden yakalamayı başardı. Benim gibi önyargılılara da bir marka olduğunu kanıtladı. Kendisini tebrik ediyorum.