Elle Macpherson, Eva Herzigova ve Natalia Vodianova mini etekleriyle bir köşede. Sağda Valentino, biraz ileride Lanvin’in tasarımcısı Alber Elbaz, daha da ileride Calvin Klein’ın tasarımcısı Francisco Costa. Moda fotoğraflarıyla tanıdığımız David Bailey de yanlarında. Onları geçince karşımda Tom Ford’un erkek arkadaşı Richard Buckley var. Daha da ileride Celine’in tasarımcısı Phoebe Philo ve eşi Max Wigram. Aaa bu da Gwen Stefani değil mi? Onun da L.A.M.B. diye bir markası yok muydu? Yanındaki de Roman Abramovich’in sevgilisi eski model, yeni galerici Dasha Zhukova’ya ne kadar benziyor. Yok canım benzemiyor, gerçekten de o. Aaa, aktör Joseph Fiennes de burada.
Herkes moda haftasından fırlamış gibi
Bilin bakalım ben neredeyim? a. Moda haftasında bir defile b. Bir film galası c. Bir mağaza açılışı d. Bir sanat fuarı.
Siz cevabınızı düşünürken biraz daha ipucu vereyim. Yukarıda ismi geçen bütün mankenlerden daha genç ve güzel kadınlar var karşımda. Alaia elbiseler, yüksek topuklar, yanlarında bir danışman, bir çanta taşıyan koruma ki bu durumda çantalar krokodil Birkin tabii- yani fiyatlar 15 bin euro civarında.
Eee, artık danışman tüyosunu da verdiğime göre açıklayabilirim. Londra’da Regent’s Park’ta Frieze’deyim. Ortama ve gördüğüm isimlere bakınca kendimi bir moda haftasında gibi hissediyorum ama aslında bir sanat fuarındayım.
Büyük satış ilk 2 saatte
Malum, son zamanlarda sanat da moda. Sonuçta o da bir statü sembolü. Üstelik modada ve diğer lüks tüketimlerde olduğu gibi burada da herkes aynı şeye, kişiye özel hissine, kapılıyor. İşte o yüzden Frieze gibi sanat fuarları da halka açılmadan bir gün önce VIP açılış yapıyorlar. Sabah yapılan VIP açılışı büyük koleksiyonerler geziyor. Zaten satışın önemli bir bölümü ilk 2 saatte yapılıyor. Bkz. Bu yılki Frieze’de Neo Rauch, Rudolf Stingel and Luc Tuymans ilk 2 saatte 1.4 milyon dolara satıldı.
Öğleden sonra daha çok ünlüler akın ediyor. Koleksiyoner olsalar da olmasalar da fark etmiyor, fuarın daha çok konuşulması için onlar da kendilerine düşen görevi yerine getiriyor.
Ertesi gün de fuar halka açılıyor. Tabii halka açıldığında bile bu bahsettiğim isimlerle çarpışabiliyor ya da o mankenlerden güzel kızları görebiliyorsunuz. Çoğu oligarkların eşleri ya da sevgilileri. Belli ki istediklerini alabilecekler ama adamların fuar muar gezecek hali yok.
Burası aslında bir müze değil, sanat fuarı demek tamamen ticari bir olay demek. Fuarın amacı satış yapmak. Buna rağmen aslında hiç satış yapıldığına şahit olmuyorsunuz. Çünkü büyük satışlar kapalı kapıların arkasında yapılıyor, kimse hangi eseri ne kadara aldığı bilinsin istemiyor. Hem özel hissetmek, hem de daha sonra eserin fiyatının yükselmesi için gerekli bu. Yani bir taşla iki kuş olayı. Büyük satışlar fuar alanında da değil galerilerin özel olarak tuttuğu VIP salonlarında gerçekleşiyor. VIP’ler ve halk arasında keskin bir ayrım var.
Fuara gerçekten sanat için gelenler bu manzaradan hoşlanmıyor. Ama yapacak bir şey yok, burada sanattan anlamak da gerekmiyor, sonuçta parayı veren düdüğü çalıyor.
Not: İnsan manzarasını anlatmaktan galerilere, sanatçılara, eserlere yer kalmadı. Yarın kaldığımız yerden devam ediyoruz ve tabii yerli galeriler Rampa ve Rodeo da konu başlıklarımızdan.
AKARETLER’DE ART&DESIGN DAY
İstanbul’dan bir sanat ve tasarım haberiyle bitirelim. Bu akşam Akaretler’de Art & Design Day var. Derin’den Autoban’a mağazaları gezmek, sanat ve tasarımla ilgili kişilerle sosyalleşmek istiyorsanız kaçırmayın!