Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Uçağa binmeden San Francisco üzerinden uçtuk. Bir uzay mekiğiyle Mars’a ayak bastık. Meksika’dan Çin’e tam 10 ülkeyi aynı günde gezdik

Dikkat dikkat, hamileler giremez! Dikkat dikkat, baş dönmesi, klostrofobisi, yükseklik korkusu olanlar giremez. Dikkat dikkat, binişten önceki son çıkış!
‘Soarin’ sırasındayız. Bütün dünyadaki Disney’lerin en çok beğenilen numarası. Kimse tam olarak ne olacağını bilmiyor, bir rivayete göre San Francisco’nun üzerinden uçacağız. İşte o yüzden yükseklik korkusu olanlar giremez deniliyor. Uçarken sallanılacağı da baştan söyleniyor. “Olsun, türbülansa alışığız” deyip yanyana dizili koltuklara kuruluyoruz. Çantalar, düşebilecek gibi olan her şey, ayakkabılar, gözlükler vs. kapalı bölümlere yerleştiriliyor. Kemerler bağlanıyor.
Önümüz ve altımız açık. Uçmaya başlıyoruz. Bir bakıyorsunuz Pasifik Okyanusu’nun üzerinden geçiyoruz ayaklarımızı denize değdirerek, bir bakıyorsunuz dağda kayak yapanların üzerinden geçiyoruz ha çarptık ha çarpacağız korkusuyla, bir bakıyorsunuz çölde kum fırtınasının arasında kalıyoruz, bir bakıyorsunuz Golden Gate Köprüsü’nün üzerindeyiz. Mevsimler, şehirler hızla değişiyor. Hepsi topu topu 5 dakika sürüyor. Ama o kadar hızlı ve yoğun bir program ki bir sürü yere gidip gelmiş kadar oluyorsunuz.

Haberin Devamı

Mars’a adım attık
Soarin’den sonra sırada ‘Görevimiz Tehlike’nin uzay versiyonu var. Burada da her yerde ‘Dikkat’ tabelaları. Hatta kapalı kabinlere girmeden önce son kez “Klostrofobiniz varsa hemen çıkın!” uyarısı yapılıyor. Azimliyiz, heyecan içinde bekliyoruz. Ve işte bir uzay mekiğinin içinde gidiyoruz, pilot koltuğundayım. Düğmeler yandıkça onlara basıyoruz. Ordan oraya savruluyoruz, meteorlardan kaçmak için. Hatta gezinin sonunda Mars’a adım bile atıyoruz.
Uzay gezisi yerine daha sakin bir şeyler yapmak isteyenler yeşil tarlalar ve balık çiftliği arasında bir tekne gezintisine katılıyor. Daha çok adrenalin peşinde olanlar Test Track’te Disney tarihinin en hızlı ve en uzun macerasına çıkıyor, yarış arabaları kullanarak.

Haberin Devamı

Şehir olarak planlanmış
Bunların hepsi Epcot’ta oluyor. Epcot, çocuklar kadar yetişkinlere de hitap eden Disney parklarından biri. Aslında Walt Disney Epcot’u ütopik bir şehir olarak planlamış. Park yerine 20 bin kişinin yaşayacağı, evlerin satılmayıp sadece uygun fiyatlara kiralanacağı, geleceğe hazır, teknolojiden yararlanan, ABD’ye örnek olacak bir şehir projesiymiş. Ancak “Önce parkı yaparsan olur” denince Walt Disney de parkı yapmış, tamamlanmasını göremediği için sonraki Disney yönetimi bir şehir idare etmekle uğraşmak istemeyince Epcot şehri projesi rafa kaldırılmış.
Ama bunun yerine Orlando’da Celebration diye bir mahalle yapılmış, Epcot’tan ilham alınsa da aslında ikisi arasında çok benzerlik yok.

Türkiye’yi Epcot’ta görmek isteriz

Epcot’ta en ilgi çeken bölümlerden biri de göl çevresinde yanyana dizilmiş ülkelerin olduğu bölümler. Meksika, Norveç, Çin, Almanya, İtalya, ABD, Japonya, Fas, Fransa, İngiltere ve Kanada’ya gitmiş kadar oluyorsunuz. Her ülkenin önemli eserleri yapılmış, ürünlerinin satıldığı bir pazar alanı kurulmuş ve kendi mutfağını temsil eden restoranları açılmış. Meksika’da piramitleri gezip, hemen sonrasında Norveç’te Viking teknesine binebiliyorsunuz. Ayrıca ülkeler bölümünde her ülkenin kendi vatandaşlarının çalışması da daha sahici bir his yaratıyor.
Doğrusu bu ülkelerin arasında Türkiye’yi de görmek isterdim. Böyle bir tanıtım fırsatı çok rastlanır bir şey değil.
Önce her ülkenin kendi bölümüne sponsor olduğunu sanıyorum. Sonradan öğreniyorum ki bir tek Fas kendi bölümüne sponsor olmuş. Onun dışındaki ülkelerin sponsorları özel şirketler. Maliyetin yüksek olacağına eminim ama yine de böyle bir tanıtım için değmez mi?