Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Üç yıl üst üste dünyanın en iyi restoranı seçildi. Bu yılsa ikinci sıraya geriledi. Kopenhag’daki Noma, 20 farklı yemekten oluşan mönüsüyle, farklı bir deneyim peşindeki yeme-içme meraklılarını ağırlıyor

Bir Noma macerası

Seyahatlerin en güzel yanı yeni bir şeyler öğrenmek, yeni bir şeyler denemek. Üç yıl üst üste dünyanın en iyi restoranı seçilen bir yere yemeğe gidip de ekmek ve tereyağına talim edecekseniz hiç gitmemek daha iyi. İşte bu yüzden Carlsberg’in davetiyle gittiğim Noma’da itinayla yemeklerin tadına baktım.
Noma artık dünyanın en iyi restoranı değil. Şef Rene Redzepi sayesinde tam 8 yıldır dünyanın en iyi restoranları listesine giriyor, ama bu yıl birinciliği İspanyol rakibi El Celler de Can Roca’ya kaptırıp ikinciliğe düştüler. Bunda Noma’da Sevgililer Günü haftasında 63 kişinin zehirlenmenin etkisi olmadı aslında, çünkü seçimler zehirlenme olayından önce yapıldı.

Bu soslarla her şey yenir
Noma, Kopenhag Limanı’nda, eski bir depoda. Kapıdan girişte son derece yakışıklı bir erkekler ordusu karşılıyor sizi. Sanki her akşam buraya geliyormuşsunuz ve sizi çok iyi tanıyorlarmış gibi gayet sıcak bir karşılama bu. Karşılamadan sonra mutfaktan geçip özel odaya kuruluyoruz. Kalabalık gruplar bu özel odada ağırlanıyor. Sonra ardı ardına sonsuz yemek geliyor. Tam 20 yemek. Mönüyü önceden vermiyorlar, sürpriz olsun diyorlar. Çıkışta hatıra olarak vereceklerini de söylüyorlar.
Önünüze bir vazo geliyor, şimdi şu çiçeği önünüzdeki sosa batırın diyorlar. Bir tabak karaağaç yaprağı geliyor. Onu da sosa batırıp yiyorsunuz. Közlenmiş pırasa da geliyor, tadı eti andıran küllü havuç da. İçinde çekirge olduğu söylenen marullar da, masaya buzlu kavanozda gelen canlı karidesler de tepki topluyor. İşte Noma’nın şovlarından biri de bu.
Her kültürde farklı lezzetler var. Anthony Bourdain’in farklı ülkelerde denediği yemekleri biraz izlediyseniz ya da yeni lezzetlere biraz açıksanız gelen yemekler karşısında çok da şaşırmıyorsunuz. Zaten asıl iddialı oldukları şey soslar. O sosları neye koysanız yenir.

Her şey farklı deneyim için
Noma işin şov kısmında çok başarılı, kendinizi tiyatroda gibi hissediyorsunuz. Lezzet olarak çok etkileyici olduğunu söyleyemeyeceğim. Noma’da bir kez yemek yedikten sonra tekrar gitmek isteyen olur mu hiç emin değilim. Yine de, zehirlenme olayına rağmen aylar öncesinden rezervasyon yaptırmak isteyenler olduğunu unutmamak lazım. Üstelik Noma’da kim olursanız olun araya tanıdık sokup da rezervasyon yaptırma imkanı da yok.
Yemekten sonra bir Noma ritüeli var, müşterilere mutfak ve çalışanların dinlenme odaları gezdiriliyor. Mutfakta farklı ülkelerden şefler çalışıyor. Aralarında bir de Singapur’dan gelen Türk aşçı Fatih Tutak var. Birçok şef Noma’ya 6 ay staj yapmaya geliyor. Çoğu ücretsiz çalışıyor, sırf Noma’da çalışmış olmak için. Noma maliyetleri mümkün olduğunca düşürmüş, fiyatlarıysa en tepede tutmuş. Gerçek bir pazarlama harikası. Yine de güzel bir deneyim. Zaten son zamanlarda amaç hep farklı deneyimler değil mi?

Haberin Devamı

Reklamlarda kafa karışıklığı

Haberin Devamı

Son zamanlarda TV reklamlarını izliyor musunuz? Çok sevdiğimiz Mazhar Alanson’un çok büyük bir marka için nasıl çakma Steve Jobs olduğunu gördünüz mü? Mazhar Alanson zaten garantili bir marka, başka birinin taklidi olmaya ihtiyacı yok.
Yıllardır sevdiğimiz şarkılar bir bakıyoruz, reklam müziğine dönüşmüş. Jingle’larla şarkıları artık ayıramaz hale geldik. Televizyon reklamları 5-10 ünlü isim arasında dönüp dolaşıyor. Aynı ünlü önce banka reklamında karşınıza çıkıyor, sonra boya reklamında. Artık bir ünlüyle bir markayı bağdaştıramıyoruz çünkü aynı anda birçok markanın yüzü olarak karşımıza çıkıyorlar. Reklamlarda oynayanlar haklı, böyle cazip tekliflere hayır diyebilmek çok zor. Peki ama bu kısırdöngü nasıl sona erecek?