Cem Hakko’nun kulakları çınlıyor
Bangır bangır müzik çalıyor. Yer gök inliyor. Hatta bir ara çığ düşecek diye korkuyorum. Müziğin üstüne iki şarkıcı şahane sesleriyle şarkı söylüyor. Biriyle sonradan Face adlı barda tanışıyorum. Adı Kely Starlight. Türk olduğumu öğrenince çok seviniyor. "Cem Hakko’yu tanıyor musun?" diye soruyor. "Cem ve Bettina’yı çok severim" diye başlıyor anlatmaya. Belli ki uzun zamandır tanışıyorlar. Sonra da müjdeyi veriyor. "14 Ocak’ta İstanbul’dayım, Vakko’nun yeni merkezinin açılışında şarkı söyleyeceğim, mutlaka gelin."
Şampanya teleferiği var
Bu arada şampanyalar havada uçuşuyor. Hatta bunun için bir de şalenin balkonundan locaların olduğu yere özel raylı bir sistem kurulmuş. Bir nevi şampanya teleferiği. Şeffaf bir kutunun içine Cristal’leri koyuyorlar, localara tepedeki raylarla yolluyorlar. Bir yandan da meşaleler yakılıyor. Herkes deli gibi dans ediyor. Bizde bu ayarda bir partiyi ancak İzzet Çapa yapabilir. Kimbilir belki Ali Ağaoğlu İzzet’i ikna eder.
Tabii iş partiyle bitmiyor, iyi bir altyapı var. Bizdeki kayak merkezlerinde bırakın böyle eğlenceyi, doğru dürüst hastane bile yok.
Parti sonrası ister kayarak, ister teleferikle aşağı iniyorsunuz. İndiğiniz yerde otobüs durağı var. Otobüse binip otelinize gidiyorsunuz, hem de ücretsiz.
Ebru Şallı da burada
Club Med’de kalıyoruz. Burada tam 14 Türk çalışıyor. Mutfaktakiler Türk olduğumuzu duyunca kahvaltıda bize menemen bile yapıyorlar.
Şaşırtıcı ama Val d’Isere’de başka hiç Türk görmüyoruz. Son güne kadar. Ayşe diyor ki "Türkiye’nin en sportif ismi burada, hadi tahmin edin." Şaşırtıcı ama hep bir ağızdan "Ebru Şallı!" diyoruz. Gerçekten de doğru cevap. Ebru Şallı-Harun Tan ve oğulları Beren pistte. Erkekler kayak, Ebru snowboard yapıyor. Başka Türk görmeden tatil bitiyor.
Hakkasan kapanıyor mu?
Uzun zamandır Hakkasan kapandı kapanacak diye konuşuluyor. Her seferinde bu söylentiler asılsız çıkıyordu. Ta ki 1 Ocak’a kadar.
Yılbaşı sonrası Kanyon’a gidenler Hakkasan’ın kapandığını görünce şaşırdı. Hatta içeride büyük bir tadilat başlamış bile. Çünkü aynı yerde İstanbul Doors Group, Wan-na’yı açmaya hazırlanıyor.
Evet, Wan-na’nın kapanmasına da üzülmüştük, başka yerde açılması tabii ki sevindirici. Ayrıca Wan-na’nın kapanışı 11:11’i de doğurdu.
Yine de Hakkasan gibi önemli bir restoranın İstanbul’da şubesini açıp sonradan bu durumlara düşmesi gerçekten üzücü.
Evet, yeme-içme en çok kazandıran sektörlerden biri. Krizden de en az etkilenenlerden. Ama bu işin kolay olduğu anlamına gelmiyor. Lokasyon, işletme, dekor başarı için yemek kadar önemli. Hakkasan’da ne yazık ki bunların hepsinde gözle görülür eksiklikler vardı. Keşke eleştirilere biraz kulak verselerdi de böyle olmasaydı. Yazık oldu.