Maria Sharapova’dan İzzet Çapa’ya ‘Van minute’
Duymayan kalmadı, İzzet Çapa gazeteciliğe el attı. Büyük heyecanla röportaj yapıyor, çok da konuşuluyor. Tabii daha ilk heyecan döneminde, röportaj yaptığı kişinin de aynı heyecanı duymasını istiyor. İşte bu iyi niyetle Maria Sharapova’nın karşısına geçiyor. Önce İstanbul’dan getirdiği fındık, lokum, bilezik vs. derken hediyeleri bir güzel veriyor.
Sharapova memnun, bu arada menajeri İzzet’e dönüp “Van minute gitti” diyor, ‘van minute’ı duyunca her T.C. vatandaşı gibi ister istemez hepimiz heyecanlanıyoruz. “Daha sorularıma başlamadım” derken ikinci ‘van minute’ de gidiyor. Geriye kalıyor, tam 3 dakika. Tabii İzzet Çapa fırlama, “Tenisle ilgili soru sormayacağım, onu herkes biliyor zaten” diyor, “Obama’nın kızı olsaydın” diye başlıyor, sonra bakıyor karşıdan hiç tepki yok. Bu arada menajer saniyeleri saymakla meşgul.
Biz Türkler bol zamana yayılmaya alışığız, yabancılar böyle organizasyonlarda her röportaja beşer dakika ayırıyor. O yüzden de ‘Türkiye’ye çok gelmek istiyorum’ ya da ‘Türkiye’yi seviyorum’ minvalini aşamıyor röportajlar. Bu durumda da karşınızdaki kişiyi elinizde kayıt cihazı olmadan yakaladığınızda onun hakkında daha çok şey öğreniyorsunuz.
İzzet Çapa hâlâ hevesli, Sharapova’ya “Court couture yapıyorsunuz” diyor, Sharapova’nın hoşuna gidiyor. “Size hep güzel şeyler söylenmesinden mi hoşlanırsınız” diye devam ediyor, Sharapova yine tepkisiz. Özel hayatına getiriyor konuyu. “Sevgiliniz de sporcu, çocuğunuzun da ileride sporcu olmasını ister misiniz?” diyor. Cevap kısa ve net, biraz da sert. “Öyle bir şey yok.” Bu arada ‘van minute’ buyuruyor menajer. İşte artık o noktada İzzet Çapa’nın sinirleri daha da geriliyor. “Peki maç öncesi seks diyeti olmalı mı, siz yapıyor musunuz?” diyor.
İşte o anda Sharapova da sinirlerine hakim olamıyor. Yerinden kalkıp gidiyor. Bodyguard, kayıt cihazına el koymaya kalkıyor. İzzet Çapa da teybi o sinirle ikiye bölüyor. Gücüne kendi bile şaşırıyor. Sonra da ver elini Nobu. Sharapova’yla ‘van minute’ hikayesini kendi kaleminden de anlatacak yakında. Bu arada “Yurt dışında gazetecilik kariyerim bitti” diye de söyleniyor.
Saba Tümer’den Yalın’a herkes Nobu’da
Biz parti belki güzelleşir diye hâlâ bekliyoruz. Yıldız tenisçiler geliyor. “Kylie Minoque da geldi” diyorlar, ama gören yok. Türk grup yine yapıyor yapacağını, partiden çıkıp Nobu’ya gidiyor. Hatta otobüs kaldırıp Nobu’ya gidenler bile var. Nobu’da İngiliz görmek mümkün değil. Çoğunluk turist. Gruba katılanlar arasında derin dekolteli Saba Tümer’den bu ara Londra’da yaşayan Yalın’a kadar birçok isim var. Herkes aynı şeyi konuşuyor, “Bizdeki partiler daha güzel oluyor, Londra’daki davetlerde iş yok.” Biri W’nun açılışını örnek veriyor, diğeri Conde Nast’ın partisini.
Bu arada Levent Büyükuğur Tom’s Kitchen ve Kitchenette için buldukları yerleri anlatıyor. “Notting Hill, Shoreditch ya da Oxford Street’in paraleli olabilir” diyor. Tom’s Kitchen’ı bir Türk mimara emanet etmeye karar vermişler. Vogue’un son dekorasyonunu da yapan Hakan Ezer’le anlaşmışlar.
Turnuva 25 Ekim’de
Türkler’in Londra çıkarması Richard Branson’ın gazabına uğruyor, ama yine de herkes mutlu. Çünkü WTA Championships 3 yıl boyunca Türkiye’de düzenlenecek. İlki 25-30 Ekim tarihlerinde. Türkiye Tenis Federasyonu bu önemli turnuvaya hazırlanıyor. Türkiye’nin tanıtımı için gerçekten büyük bir şans. Umarım altından kalkarız. Organizasyonu bilemiyorum, ama en azından kutlamalarının daha iyi olacağına eminim.