Bodrum’dan bildirmeye devam ediyorum. Konumuz, Maçakızı ve fiyat-kalite dengesi
Cumartesi itibariyle yeniden Bodrum’dayım. Bir gazetede “Maçakızı’nda bir tabak mantı 95 lira, Yalıkavak marinada yeni açılan Shelly’de ıstakoz 49 lira” yazıyor. Altyazı da belli, “Demek ki Bodrum’da uygun fiyatlı yerler de oluyormuş.” Bunu okuyanlar hararetle sayıklıyor, “Şu 49 liralık ıstakozu keşfedelim” diye.
Oysa bir gazeteci olarak biliyorsunuz, yeni mekandan o gün basın bülteni gelmiş, haber o yüzden yapılmış, haberi yapan kişinin mekana gitmişliği dahi yok. Dikkatli okurlar hatırlar, daha önce Shelly’yi yazmıştım. Lacivert’in yeni deniz ürünleri restoran konseptini. İyi niyetli bir girişim ama servis de, patates kızartmasının deniz ürünlerinden daha ön planda olması da fena. Üstelik karnımızı doyuramadan ödediğimiz hesap da uygun sayılabilecek bir fiyattan son derece uzak.
Neyse, yeni mekanların oturması zaman alıyor tabii.
Asıl soru: Bu fiyatlara değer mi?
Gelelim bir tabak mantının 95 lira olmasına. Maçakızı’nda hafta sonu kurulan açık büfeden söz ediliyor aslında. Yoksa bir tabak mantıya 95 lira ödemiyorsunuz tabii. Geçen yıl 50 liralık olarak hafızalara kazınan ve sonradan öyle olmadığı anlaşılan lahmacun ise bu yıl 39 lira.
Bir müşteri olarak en önemli şey ödediğiniz fiyat da değil, o fiyata değip değmemesi aslında. Bazen çok güzel bir ambiyansta çok güzel bir yemeğe çok yüksek fiyat ödemeyi gözden çıkarabilirsiniz, bazen de ambiyans güzel olsa da yemek kötü olunca ödediğiniz fiyat daha da çok batabilir.
Maçakızı, fiyat-kalite dengesi açısından başarılı bir örnek. Tamam, pahalı olduğunu biliyoruz, ama bu kadar özenli servisi ve yemeği böyle bir ambiyansta başka yerde bulmak zor. Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu standartta bir yemeğin pahalı olacağı kesin.
Son yıllarda happy hour’lar yüzünden Maçakızı’nda yaş ortalaması düşmüştü. Bu yıl happy hour’lar hafiflemiş. Hedef, yaş ortalamasını yeniden yükseltmek. Ayrıca bir de bar mönüsü oluşturmuşlar. Daha uygun fiyatlara doyurucu atıştırmalıklardan oluşan bir mönü bu. Beyaz peynir, rakı, domates soslu sahanda karides (Shrimp saganaki 30 TL) ve burrata peyniri ve deniz tuzuyla servis edilen karpuz kalbi (22 TL) ise en çok beğenilenler arasında.
‘Yunan Adaları çok da ucuz değil’
Maçakızı’nın barına kurulup salatalık ve lavanta ağırlıklı bir kokteyl içiyorum. Tesadüfen yanımızda Maçakızı’nın sahibi Sahir Erozan oturuyor. Konu fiyatlara geliyor. Yanlış yazılanlara açıklama yapma gereği duymadığını anlatıyor Sahir Erozan. Sonra genel bir Bodrum-Yunan adaları karşılaştırması yapıyoruz. “Yunan Adaları çok daha ucuz değil, Bodrum’dan yüzde 25-30 daha ucuz” diyor. “Adalarda sistem farklı, sabah balıklarını kendileri tutuyorlar, kendileri pişiriyorlar, servisi aile üyeleri yapıyor. Maliyet çok düşük ve bizim gibi vergiler ödemiyorlar” diye devam ediyor. Haklı, küçük işletmelerle büyük işletmeleri karşılaştırmamak lazım. Sonra da ekliyor, “Türklerin çok gittiği
Marathi kadar küçük bir adada bile fiyatlar çok yükseldi” diye. Anlaşılan, nereye elimizi atsak
fiyatlar uçuyor. “Ayrıca teknelerle gidenlerin yaktıkları mazotu da hesaba katmaları gerek”
diyor Sahir Erozan. İşte, bu arada öğreniyorum, Haliç’ten Türkbükü Maçakızı’na deniz uçağı
seferleri de yapılacak.
Şimdi Sahir Erozan’ın Doğuş Grubu’yla birlikte Yunan Adaları’nda da projeleri var. Bakarsınız, bundan sonra Türkler Nammos yerine Mykonos’ta da bir Türk işletmesine gitmeye başlar. Bakarsınız, meşhur Nammos da yakında Doğuş Grubu’nun olur.
Şaşırır mıyız? Hayır.