Genco Erkal, 18. yüzyıldan kalan Ali Paşa Hanı’nın avlusunda bir açıkhava tiyatrosu kurdu. Usta tiyatrocuyu, Nâzım Hikmet’i anlatan ‘Yaşamaya Dair-Bursa Cezaevi’nden Mektuplar’ adlı yeni oyunuyla izlemek artık mümkün
Lise hayatımın çoğu fuayede geçti. Fuaye, bizim okulda teneffüslerde en çok toplanılan yerdi. Suna Kıraç’ın adını taşıyan tiyatro binasının girişiydi. Duvarda okuldan mezun ünlü tiyatrocuların fotoğrafları yer alıyordu.
İşte o yüzden ortaokul ve lise hayatımın çoğunda karşımda Genco
Erkal’ın fotoğrafı vardı.
Genco Erkal, sadece bizim gibi öğrencilerin değil tiyatroyla az çok ilgilenen herkesin hayranlıkla izlediği bir isimdi. Yıllar önce de öyleydi, hâlâ da öyle. Yıllarca heves, istek ve heyecanını hiç kaybetmeden kendini tiyatroya verdi. Dile kolay, tam 54 yıl sadece tiyatro yaptı, başka şeylerle ilgilenmedi. Oyunculuğu kadar sesiyle de okuduğu şiirlerle de etkiledi. Dostlar Tiyatrosu’nu ayakta tutabilmek için büyük mücadele verdi. TV dizilerini eleştirip eleştirip, öğrencilerine TV dizilerinde oynamayı yasaklayıp sonra gelen dizi tekliflerini memnuniyetle kabul edenlerden olmadı hiç. Asla tarzından ödün vermedi, asla tiyatroyu bırakmadı.
Genco Erkal farkını şimdi bir kez daha görüyoruz. Genco Erkal, Nâzım Hikmet’in ölümünün 50. yılında yeni bir oyunla karşımıza çıkıyor, ‘Yaşamaya dair-Bursa Cezaevi’nden Mektuplar’. Piyano ve viyolonsel eşliğinde oynanacak oyunda, başta Fazıl Say ve Zülfü Livaneli olmak üzere değişik bestecilerin Nâzım şarkıları da seslendirilecek. Nâzım Hikmet’in Bursa Cezaevi’ndeki yaşamını, eşi Piraye Hanım’a olan tutkusunu anlatan oyun, daha sonra sürgün yılları ve vatan hasretine odaklanarak, yaşamından izlenimlerle noktalanıyor. Bu müzikli gösteride Genco Erkal’a Tülay Günal eşlik ediyor.
Oyunun bir özelliği de 18. yüzyıldan kalan Eminönü’deki Ali Paşa Hanı’nın avlusunda, açıkhavada sergilenecek olması. Genco Erkal, ailesine ait Ali Paşa Hanı’nı tiyatro sahnesine dönüştürerek şehre 150 kişilik bir açıkhava tiyatrosu da kazandırıyor.
‘Yaşamaya dair-Bursa Cezaevi’nden Mektuplar’, 16-17-18-19 Mayıs’ta Ali Paşa Hanı’nda. Böyle tarihi bir mekânda, böyle bir gösteri ve böyle bir usta mutlaka izlenmeli.
Bir kara para aklama aracı: Sanat
New York Times’ta ‘Sanat kadar değerli ama para aklama aracı kadar paha biçilemez’ başlıklı Patricia Cohen imzalı bir makale vardı. 2007’de Londra’dan New York’a getirilen ve 100 dolar değerinde olduğu beyan edilen rulo halindeki ‘Hannibal’ adlı resimin hikayesini anlatıyordu.
‘Hannibal’in Amerikalı sanatçı Jean-Michel Basquit imzalı ve gerçek değerinin 8 milyon dolar olduğu ortaya çıkmış. Brezilyalı eski banker Edemar Cid Ferreira milyar dolarlık bir yolsuzluk skandalına karışıyor. 12 bin parçalık bir sanat koleksiyonu da olan eski bankerin tüm mal varlığına el konuluyor. Ancak bundan kısa bir süre önce kendisine ve eşine ait olan sanat koleksiyonundan bazı parçaları yurt dışına çıkardığı anlaşılıyor.
Yetkililere göre artık sanat eserleriyle para aklamak çok sık tercih ediliyor. Bunun nedenlerinden biri satışların gizli yapılması. Satıcının da alıcının da adı açıklanmıyor, ‘Özel koleksiyon’ diye yazılıyor, tabii kendileri adlarını açıklamak istemediği sürece. “Başka hiçbir sektörde bu mümkün değil” diyor yetkililer. Geçen ay New York’ta 100 milyon dolarlık kumar parasını aklama girişimi nedeniyle sanat komisyoncusu Helly Nahmad boşuna suçlu bulunmamış.
Birçok ülke artık çeşitli önlemler alıyor, 7.500 euro’nun üzerindeki rakamları bildirmek gerekiyor. Ama tartışma hiç bitmiyor. “Sanat bahanesiyle yapılan yolsuzluklar ört bas ediliyor” diyenler de var, “Birkaç örnek yüzünden sanatı para aklama aracına indirgemek olmaz” diyenler de. İki türlü de kabul etmeliyiz, çağdaş sanata bu kadar yoğun ilginin olması kaçınılmaz.