İki gündür Contemporary İstanbul’dayım, yetmedi! Daha en az iki gün daha lazım bana, merak ettiklerimin tamamını görebilmek için
İlk ve tek çağdaş sanat fuarımız Contemporary İstanbul, bu yıl altıncı yılını kutluyor. İlk defa bu kadar büyük bir alanda, ilk defa bu kadar çok yabancı galeriyle birlikte. Üstelik ilk defa iFest’le iPad’de... Fuarın resmi dergisi ICE da başarılı.
Bu yıl Art Basel’den Frieze’e önemli çağdaş sanat fuarlarını gezmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki Contemporary İstanbul artık onlarla yarışabilecek kıvama geldi. Yurt dışındaki önemli fuarlardan hiçbir eksiği kalmadı. İşte o yüzden böyle bir fırsat ayağınıza gelmişken üşenmeyin, ertelemeyin ve bugün ya da yarın mutlaka Lütfi Kırdar’a koşun. Hatta zamanınız varsa hafta sonunun tamamını burada geçirebilirsiniz.
80 milyon TL değerinde eser var
Açılış her zamanki gibi çok kalabalıktı. Kuru kalabalık da vardı, koleksiyonerler de, cemiyet hayatından isimler de... Fuar gezmeye değil boy göstermeye gelen şıkır şıkır kadınlar bu sene azınlıktaydı. Artık herkes Contemporary İstanbul’u anlamış durumda. Galeri sahiplerine göre bu yıl stant gezmeyen büyük koleksiyonerler bile standları gezmiş. Fuar açılmadan büyük ölçüde satış yapılmış. İlk iki günde 80 milyon TL değerindeki eserlerin yüzde 42’si satılmış.
Yabancı galericiler KDV’nin yüksekliğinden şikayet ediyor. Ama başta Körfez ülkelerinden olmak üzere fuarda tam 42 yabancı galeri var. Bu aşamada yerli galeri sayısının 48 olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Assar Art Gallery adlı bir İran galerisinde Ahmad Morshedloo’un ‘Estrangement’ adlı tükenmez kalemle yapılmış resmi inanılır gibi değil.
Rampa öne çıkıyor
Böyle fuarlarda bizim ilgimizi yabancılar çekiyor çünkü yerli sanatçıların sergilerini zaten takip etme şansımız oluyor. Fuara özel çalışmalar çok yapılmıyor. Yerli galerilerden en çok dikkat çeken stant Rampa’nın. Vahap Avşar’ın ‘Start Wars’u ve Ayşe Erkmen’in gümüş işleri dikkat çekiyor.
Galerist’te sergilenen bir vajina resmi var. Fotoğraf gibi, ama kurşunkalem ve akrilik aslında. Rasim Aksan imzalı. Hiperrealist olmasından mı yoksa Galerist’te sergilenmesinden mi bilmiyorum ama bana Galerist’le yollarını ayıran sanatçı Taner Ceylan’ı hatırlatıyor.
Yeni bölüm: İKM
Eskiden fuar Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Salonu’ndaydı. Şimdi İstanbul Kongre Merkezi’nde de devam ediyor. İsimler değişik diye farklı lokasyonlar sanmayın. Lütfi Kırdar’da alt kata inip İstanbul Kongre Merkezi’ne geçiyorsunuz. Seçkin Pirim söylemişti, İKM bölümü daha büyük ve daha çok şey var görecek. Bu arada bir Seçkin Pirim hayranı olarak onun 5 Aralık’ta Beyoğlu’nda Borusan Kültür ve Sanat Merkezi’nde açacağı sergiyi heyecanla bekliyorum.
Ali Akay’dan Görgün Taner’e
İKM bölümünde gezerken konferans salonuna takılıyor gözünüz. Ben Ali Akay moderatörlüğünde İKSV Direktörü Görgün Taner ve Akbank Sanat Direktörü Derya Bigalı’nın katıldığı ‘Sanat Kurumlarının Geleceği’ başlıklı paneli izliyorum.
“Sanat ekonominin ortasına oturdu. Kurumların nereye gideceği yeni dünyasal kapitalizm gidişatıyla orantılı. Bina yapıp kültür merkezi diye sunmanın sonuna gidiyoruz” diyor Ali Akay. Görgün Taner “2023’te dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına gireceğimiz konuşuluyor” diye başlıyor “Sosyal eğitimde 92’nci sıradayız,. Ekonomide iyi, sosyal eğitimde kötü olunmaz” diye devam ediyor. “Yardımlaşmaya, iletişime açık olmalıyız. Herkes kendi yağında kavrulmaya devam ederse ileri gidemeyiz” diye ekliyor. Görgün Taner’i saatlerce kımıldamadan dinleyebilirim.
Soru cevap kısmında bir bağımsız sanat örgütü olan Cuma’cılar konuşuyor, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’ndan aldıkları desteğin kendilerinden geri istenildiği, sonra da ajansın kapandığı ve bir muhatap bulamamalarından ve seslerini duyuramamaktan şikayet ediyorlar. ‘Sanat ortamında aykırı ses olmak için’ çalışıyorlar. Kültür Bakanlığı’na ulaşmak istiyorlar.
Neden gitmeli?
Contemporary İstanbul’da ufkunuz açılıyor. Çok abuk sabuk bulacağınız şeyler de var, gerçekten etkilenecekleriniz de. Şimdi izninizle ben Contemporary İstanbul’a gidiyorum.
Bu arada Contemporary İstanbul’u yaratan Ali ve Rabia Güreli’yi bir kez daha tebrik ediyorum. Akbank Private Banking ve Zorlu Center’a da sponsor oldukları için teşekkür ediyorum. Bize gerçekten bugünlerde moral verecek bir şey kazandırdıkları için.