Son ‘guilty pleasure’ımı açıklıyorum, ‘Benzemez Kimse Sana’. Nerede olursam olayım mutlaka izlemek istiyorum, bir kere takılınca kesinlikle zaplayamıyorum
Son zamanların kesinlikle en iyi yarışma programı ‘Benzemez Kimse Sana’. Bir kere hem taklit yapmak hem de aynı anda şarkı söylemek başlı başına zor. O yüzden yarışmacılara şapka çıkarıyorum. Özellikle de kadınların erkek, erkeklerin kadınları taklit ettiği bölümlere.
Programı asıl alıp götüren, Seyfi Dursunoğlu. Tek kelimeyle mükemmel. Çok zeki, çok komik, çok enerjik. O yaşta hepimizi cebinden çıkarıyor. Diğer jüri üyeleri Hande Ataizi ve Erol Evgin’le de bir ahenk yakalanmış durumda. Ataizi ve Evgin, gayet iyi idare ediyor Dursunoğlu’nun esprilerini. Oysa hepimiz biliyoruz ki, Seyfi Dursunoğlu’yla baş etmek kolay değil.
SIRAYA GiRMEYi ÖĞRENEBiLECEK MiYiZ?
Bayramda seyahat etmek başlı başına bir dert. En güzeli şehirde kalmak, trafiksiz hayatın tadını çıkarmak. Ama mutlaka bir yere gidecekseniz sizi baştan uyarayım. Havaalanından içeri girmek için bile uzun uzun beklemek gerekiyor. Tabii bu bekleyiş öyle kolay olmuyor. Önden ve arkadan ittirenler, sıraya kaynak yapanlar, “Ama ben uçağı kaçıracağım” diye kimseden izin almadan sıranın önüne geçenler, üzerlerindeki cisimleri Xray’e bırakmadıkları için tekrar tekrar ötenler, nasılsa fark edilmez diye çantadan bilgisayarı çıkarmayıp sonra fark edilince mecburen çıkarıp tekrar Xray’e bırakanlar derken sıra sanki hiç kısalmıyormuş gibi bir his yaratıyor.
Bunda havaalanının ya da görevlilerin bir suçu yok. Suç tamamen bizde. Hala sıraya girmeyi beceremiyoruz, hala güvenlikten geçerken zorluk çıkarıyoruz. Kurallar için görevlilerle tartışıyoruz ya da tartışmasak bile uzun uzun sohbet ediyoruz. Sonra da yine söyleniyoruz, “Bu kuyruk da hiç ilerlemiyor” diye. Bayramda seyahate çıkanların en azından dönüşte bunları yaşamamasını umarak hepimize iyi bayramlar diliyorum.