Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Borusan Contemporary’yi gezen herkesin ortak düşüncesi: “Burada gece gündüz, hafta sonu demeden çalışılır.” Hâlâ Perili Köşk’ü bir de içeriden görmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz demektir

Bazı yerlere gidince insan “Keşke burada çalışsam” diyor. Çoğumuzun böyle hayalleri var. Bir arkadaşım Nişantaşı’ndaki bir pastanede çalışmak istiyor, fırından çıkan taze ekmek ve pasta kokuları ona huzur veriyor.
Ben de sonunda nerede çalışmak istediğimi buldum. Nasıl mı? Bayramda kendi önerilerimden birini yaptım. Önce Rumeli Hisarı’ndaki Kale’de kahvaltı, sonra da Borusan Contemporary’yi açılış kalabalığı olmadan tekrar gezmek.
Açılışlarda insan gerçekten bir şey anlamıyor gördüğünden. Bayram diye kalabalık olmaz sanıyordum, fena halde yanılmışım. Ama personel çok güleryüzlü ve misafirperver olduğu için kalabalığı pek hissetmiyorsunuz. Rehberler de çok bilgili, her şeyi tek tek anlatıyorlar.
Binayı gündüz gözüyle gezerken bir kez daha anladım, burada gece gündüz hafta sonu demeden çalışabilirim. Gerçi hafta sonları müze sabah 10’dan akşam 8’e kadar açık olduğu için çalışanlara mecburi tatil var. İstanbul’un en güzel yerlerinden birinde, en güzel manzaraya karşı çalışmak gerçekten büyük bir şans. Üstelik önünüz arkanız sağınız solunuz sanat eserleriyle dolu.

Haberin Devamı

Yedi Yeni İş
‘Yedi Yeni İş’ sergisini izleme şansım da oldu. En çok Burak Arıkan’ın ‘Koleksiyoncu Sanatçı Ağı’ ilgimi çekti. İnteraktif bir projeksiyon. Koleksiyonerlerin ismine dokununca hangi sanatçıların eserlerine sahip olduklarını görüyorsunuz. Diğer koleksiyoner ve sanatçılarla ortak noktalarını da. Sergi 11 Aralık’a kadar devam edecek.

Favorim ‘Aynaların aynası’ ve ‘Exado’
Borusan Contemporary’nin koleksiyonundan en çok ikinci kattaki Daniel Rozin’in ‘Aynaların Aynası’nı sevdim. 768 adet aynadan oluşuyor. Ortasında bir kamera var. Hareket sensörüyle kamera ve aynaların açısı sizi takip ediyor. Aynalar hızla yön değiştiriyor.
Bir diğer favorim de Ivan Navarro’nun ‘Exado’su oldu. ‘Exado’ Latince çıkış anlamına geliyor. Neon, kontrplak ve aynadan oluşan bu yapıt bir sonsuzluk hissi veriyor.
Müze-ofiste benim gibi meraklılar için eserler kadar ofisler ve ofislerin içindeki eşyalar da ilgi çekici. Aile fotoğraflarından notlara özel eşyalar da duruyor. Bir yanda teleskop, bir yanda müthiş bir ses sistemi. Bir de üst yönetimin denize nazır çalışma masalarının durduğu minik köşeleri görmelisiniz.

Haberin Devamı

Çok yakında kafesi de olacak
Perili Köşk’ün terasları da etkileyici. Çok yakında bir kafe açılacak burada. Bir de en tepedeki minik kulede iki kişilik bir kahve keyfi alanı da yaratılmış.
Binanın eski halini hatırlayanlar bu halini görünce şaşırıyor. Gerçekten de Borusan ve Kocabıyık ailesi harikalar yaratmış. Keşke binanın ortasındaki asansörlerle bu kadar yer kaybı olmasaymış. Daha çok kişi bu müthiş ofiste çalışabilseymiş.
Gitmediyseniz bu hafta sonu üşenmeyin, ertelemeyin ve hemen Rumeli hisarı’na koşun. Yoksa bilin ki çok şey kaçırıyorsunuz.

Bir çocuk bienali eksikti!

2012’de gerçekleşecek ‘Uluslararası Çanakkale Çocuk Bienali’ basın bültenini görünce “Bu kadar da olur mu?” dedim. Bizim zamanımızda -bunu dediğime inanamıyorum ama- çocuk şenlikleri olurdu. Şenlik denince çocukların da büyüklerin de aklına eğlenceli şeyler gelirdi. Oysa şimdi her etkinlik düzenleyen sonuna bir ‘Bienal’ kelimesi ekledi. Herhalde en çok bienale sahip ülke biziz. Bir kelimenin bile suyunu çıkarmayı biliyoruz. Etkinlik ne kadar iyi niyetli ve düzgün olursa olsun, pekala çocuklara daha uygun bir isim bulunabilir. Her şeye ‘bienal’ demeye gerek yok. Zaten ‘bienal’ denince öyle çok da neşeli, çoluk çocuğu sevindirecek bir şey gelmiyor kimsenin aklına. Çünkü ‘bienal’de herkes derdini anlatıyor aslında farklı şeylerle, bazen video art, bazen bir enstalasyonla. Ama arkasında hep bir hikaye ya da mesaj oluyor. Çocuklar zaten büyüyünce bu hikayelerden ve mesajlardan nasibini alacak. Şimdilik çocuk şenlikleriyle idare etseler olmaz mı? Daha havalı dursun diye sonuna bir ‘bienal’ eklemenin ne anlamı var?

Tracey Emin 2012 Olimpiyatları’nda

Hani Tracey Emin bitmişti? Hani Karaköy’deki bir galerinin açılışına geldiğinde ona “Ahı gitmiş vahı kalmış İngiliz sanatçı” diyenler çıkmıştı? Ne oldu? Tracey Emin herkesi şaşırtmaya devam ediyor. Kıbrıslı Türk bir babanın kızı olmasına rağmen İngiltere’nin gelmiş geçmiş en önemli çağdaş sanatçılarından biri olarak kabul ediliyor. Hâlâ...
Bakın Londra 2012 Olimpiyatları için tam 12 özel poster tasarlandı ve birkaç gün önce tanıtıldı. Bunlardan biri de Tracey Emin imzalı. Üstünde “Kararlılığınla bana ilham veriyorsun ve seni seviyorum” yazıyor.
Bizim büyük düşünürlerin dediği gibi Tracey Emin gerçekten de “Ahı geçmiş vahı kalmış” olsaydı, İngiltere bu kadar önemsediği 2012 Olimpiyatları’nda onun imzasını görmek ister miydi?