Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son günlerde Teşvikiye’de birkaç hırsızlık hikayesi dinledim üst üste. Hikaye dediğime bakmayın, hepsi gerçek ama şaka gibi.
Gündüz kapıyı kırıp eve giriyorlar. Ne var ne yok topluyorlar. İlk şoku eve gelince yaşıyorsunuz. Asıl şok ise kısa süre sonra gelen telefonda. “Abla, eşyalarını satın almak ister misin? Önce sana soralım dedik.”
Kimin malını, kime satıyorlar? Bir de üstüne üstlük satın alma önceliğini ev sahibine vererek kendilerini çok düşünceli ve kibar sanıyorlar. Bu duruma maruz kalıp hırsızı döven de var, malını satın almak zorunda kalan da. İkinci durumda pazarlık başlıyor. “Şuna şu kadar veririm” diyorsunuz. “Yok, olmaz abla, o daha çok eder” diye bir cevap alabiliyorsunuz.
Oha artık, bu kadar da olur mu? Niye karakola başvurmuyorlar? Bazıları korkudan polise gitmek istemiyor, bazıları da polise gittikleri zaman aldıkları tepkiden... Artık polisler ne yazık ki duruma alışmış. O kadar çok hırsızlık vakası var ki sadece üstüne soğuk su içmenizi söylüyorlar. Bazen de “Niye evinde silah bulundurmuyorsun?” diye çıkışıyorlar. O yüzden hırsızdan malınızı satın almak daha iyi bir çözüm olabiliyor. Şaka gibi, değil mi?

Kanyon’da sinema piyasası
Pazar akşamı İstanbul’da en iyi gidilecek yer Kanyon. Daha ilk açıldığı zaman demiştim, beni oraya gömün diye. O kadar çok sevmiştim Kanyon’u. Üstüne kaç alışveriş merkezi açıldı, ama hiçbiri onun gibi bir yaşam alanı olamadı. Kanyon hafta sonu tıklım tıklım. Açıkhavada kalabalık rahatsız etmiyor. Yeme-içme mekanları, spor salonu ve en çok da sinemada sonsuz piyasa var.
Önce Wagamama’dan edamame’leri (soya fasulyesi) paket yaptırıp aldık. Sağlıklı yaşam ve el oyalamak için birebir. Edamame’yle altlık yaptıktan sonra sinemaya çıktık. Bir tarafta Zeynep-Metin-Selin Fadıllıoğlu ailesi, diğer yanda Ceyda Düvenci ve kuzeni Zeynep Demirören ve tabii eşleri... Ralf Tezman ve Sanem Kardıçalı bir köşede. Diğer köşede Akasya Aslıtürkmen... Renkli bir kalabalık. Tanıdık birçok sima. Patlamış mısır ve dondurma sırası bile eğlenceli.

‘Mükemmel Bir Gün’e yazık oldu
Salon 4’te en arka sıraya kurulduk, elimizde patlamış mısırlar. Ferzan Özpetek’in ‘Mükemmel Bir Gün’ filmi öyle sessiz başladı ki mısırları yemeye bile çekindik. En ufak bir sesi, hışırtıyı kaldıramayacak bir film. Birçok farklı hikaye birden başladı. Hepsi o kadar güzel bağlandı ki... O kadar gerçek ve çarpıcı ki... Şiddet içeren sahnelerde iyice koltuğa gömüldük. Finalde donduk kaldık, yerimizden zor kalktık.
Altyazı okumak zorunda kaldığım filmlere karşı hep önyargılıyımdır ama bu film başkaydı. Hiç Türk filmi gibi değil, ama bir parti sahnesinde Sezen Aksu çalmaya başlıyor ya da dondurmacı kadın Serra Yılmaz çıkıyor. Ferzan Özpetek’in her filminde olan uğurları bu filmde de var.
‘Mükemmel Bir Gün’, ‘Üç Maymun’, ‘Devrim Arabaları’ gibi iyi Türk filmlerine yazık oldu. En büyük şanssızlıkları ‘Mustafa’ ile aynı anda vizyona girmeleriydi. Diğer filmler ne yazık ki güme gitti. Umarım gişede de böyle olmaz.

‘Mustafa’da bu kadar tartışacak şey var mı?
‘Mustafa’ filmi sponsorundan içeriğine çok tartışma yarattı. Bu kadar tartışılacak bir şey var mı gerçekten? İsteyen firma istediği filme sponsor olur, beğenmezse de olmaz. Turkcell bu krizi bu kadar kötü yönetmeseydi, “Tepki almamak için çekildik” demeseydi bu tartışmalar da olmazdı.
Atatürk’ün yalnızlığı ve içki, sigara gibi alışkanlıkları olması da çok tartışıldı. İçki içmek bu kadar ayıplanacak bir şey mi? Bizim kültürümüzde rakı sofrası yok mu? Atatürk kadar ileri görüşlü bir liderin keyif yapmaya hakkı yok mu? Sigara o dönem şimdiki kadar negatif bir şey mi? O zaman da zararları bu kadar iyi biliniyor mu? Hem zaten biz Atatürk’ün bu yönlerini çocukluğumuzdan beri bilmiyor muyuz? Şimdi belgesel halinde karşımıza çıkınca mı uyandık? Yoksa bu zamanda içki içmek mi ayıplanacak bir şey oldu?
Yalnızlığa gelince, bu kadar devrim yapan bir lider cumhuriyeti kurduğunda dönemin aydınları bile hilafetin kaldırılmamasını isterken nasıl da yalnız olmasın? Onun kadar ileri görüşlü kaç kişi olabilir ki çevresinde? Burada Atatürk değil ki tartışılan. Filmi beğenirsiniz beğenmezsiniz, bu hiç önemli değil. Ama Atatürk “öyle miydi böyle miydi?”yi hala tartışmaya gerek var mı? “Toplumdaki kutuplaşmanın kurbanı oldu ‘Mustafa’” diyerek durumu çok güzel özetledi Can Dündar.