Geleneksel sanatların ve modern sanatın ön plana çıkarıldığı yeni sanat fuarı All Arts İstanbul nasıl geçti? Geleneksel sanatlar, çağdaş sanat kadar merak uyandırdı mı?
Şermin Ciddi’nni çalışması Evliya çelebi Seyahatname.
Pazar akşamüstü All Arts İstanbul’a giderken kendime kızıyordum, hafta içi gezmeliydin diye. Fuarı son gününe, hem de pazar gününe bıraktım, şimdi nasıl kalabalık olacak, kalabalıktan sergilenenleri doğru dürüst göremeyeceğim diye tedirgindim.
İstanbul Kongre Merkezi’nden içeri girip de -5’e inince şaşırdım. Girişte kuyruk falan yoktu. İçerisi de son derece sakindi.
Amaç, boşluğu doldurmak
All Arts İstanbul, Contemporary İstanbul’un kurucusu Ali Güreli’nin düzenlediği yeni bir sanat fuarı. Geleneksel sanatlar ve modern sanat üzerine. Geleneksel sanatlar denilince önyargılı yaklaşanlar da oluyor. Hatta Güreli, fuar öncesinde bu konuya şöyle açıklık getirmişti; “Bir sürü insan ‘Türkiye muhafazakar bir dönem yaşıyor, bundan dolayı mı bu fuar yapılıyor?’ diyor, ama hiç alakası yok. Biz gördüğümüz boşluğu doldurmak için, galeri mekanizması bile oluşmamış bir alanda geleneksel sanatçılarla alıcıları bir araya getireceğiz.” Ali Güreli’ye göre sadece ekonomik ve siyasi güç yetmiyor, ülkenin kültürle de güçlenmesi önemli: “Ortadoğu’da Louvre, Guggenheim Müzeleri yapıyorlar büyük yatırımlarla. Ne kadar para harcıyorlar diye izliyoruz ama ileride herkes bu yatırımları izlemeye o ülkelere gidecek. Başka ülkeler bizim tarihimizden gelen rolümüzü çalmaya çalışıyorlar, niye bunubırakalım? Bu İstanbul’un hakkı değil mi?”
Contemporary İstanbul’un kalabalığından sonra All Arts İstanbul çok sakin geliyor. Belki benim gibi son güne bırakmadılar, önceden gezdiler diye düşünmek istiyorum ama pazar, fuarın en kalabalık günü olmaz mı genelde? Belki henüz ilk yılı olduğu için herkes yeterince duymadı diye düşünüyorum. Gerçi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül’ün cumartesi günü fuarı gezdiğini duymayan kalmışmıştır, onu da bilemiyorum. Eee, bu durumda bizim sanatla ilişkimiz çağdaş sanattan mı ibaret?Bildiğimiz belli isimler, galeriler dışına çıkmak bu
kadar mı zor?
21 bin kişi neler gördü?
Şimdi gelelim All Arts İstanbul’da en çok nelerden etkilendiğime. RemziGür’ün Divan-ı Hümayun Emanetleri başlığı altında sunulan ferman koleksiyonu çok ilginçti. Örneğin Sultan I. Abdülaziz’in 1863’te Dağıstan muhacirlerinden Mehmet Han’ın amca kızına maaş bağlanmasını yazan fermanından gözlerimi alamadım. Uzaktan bakınca bu kadar süslü, özenli bir ferman ancak aşk mektubu olabilir gibi geliyor. Maaş bağlatmak için yazılan bir fermanın bile bu kadar özenli yazılmış olması gerçekten ilginç. Koleksiyondaki her fermanın hikayesini heyecanla okuyorsunuz. ‘Muhteşem Yüzyıl’ı heyecanla izleyenler keşke bu fermanları da görebilse
diye içinizden geçiriyorsunuz.
Sergilenen diğer koleksiyonlarsa Yusuf İyilik’in hat koleksiyonu ve Öner Kocabeyoğlu’nun Papko modern sanat koleksiyonuydu. Papko’da sergilenen seçki, Ömer Uluç ve Burhan Doğançay ağırlıklıydı.
Koleksiyonlar dışında Latin alfabesiyle yapılmış hatlardan antikacılara, çinicilerden Fahrelnisa Zeid’in vitraylarına kadar görülecek çok şey vardı.
Ayrıca Prof. Dr. Uğur Derman, Prof. Dr. Gül İrepoğlu, Prof. Hüsamettin Koçan, Prof. Dr. İskender Pala gibi önemli isimlerin katıldığı konferanslar da kaçırılmamalıydı.
All Arts İstanbul’u ön izleme ve sonrasındaki 4 günde tam 21 bin kişi ziyaret etti.
İstanbul’un nüfusunu göz önüne alınca bu, büyük bir rakam değil. Fuarı Katar Müzeler Birliği de izledi ve seneye fuara katılmayı planladıklarını açıkladılar. Umarım seneye All Arts İstanbul’a sadece Ortadoğu’dan değil, Türkiye’den de daha çok ilgi olur.