Paris Moda Haftası’nda gururlandık, şimdi de sırada ‘Les Voiles de St. Tropez’ var. ‘Shop&Miles Sailing Cup’ birincilerinin katıldığı yelken yarışlarını izlemek üzere St. Tropez’deyim
Ekim başında St. Tropez’in bu kadar cıvıl cıvıl olması şaşırtıcı. Her yer dolu. Ne otellerde, ne restoranlarda yer bulabiliyorsunuz. Herkes daracık sokaklarda ve marinada geziyor. En sıradan sokak gösterileriyle bile eğleniyor. Bu arada kadın erkek herkesin üstünde ‘Les Voiles de St. Tropez 2010’ gömlekleri ve tişörtleri var. Bu da başlı başına bir gelir olmuş. Kıyafetlerden büyük kar elde ediliyormuş.
Bizde de Shop& Miles yarışlarında tasarıma önem veriliyor. ‘Bosphorus Cup’ı Can Yalman tasarlamıştı, Arzu Kaprol da yarışların şerefine kıyafet tasarımları yapmıştı. Seneye de devamını bekliyoruz.
St. Tropez’de üç Türk takımı yarışıyor. Provezza 6 ‘Shop&Miles Bosphorus Cup’ın birincisi, Asterisk-Uno ‘Shop&Miles Turgutreis Cup’ın birincisi ve Aqvavit ‘Shop&Miles Göcek Cup’ın birincisi. Favorim en baştan beri Provezza.
İlk akşam Joseph’te bir yemek yiyip erkenden yatıyoruz. Ertesi gün yarışları takip etmek için denize çıkıyoruz.
Yarışı takipteyiz
‘Bosphorus Cup’ın yaratıcısı, Org Sports Marketing’in sahibi Orhan Gorbon bizi tekneyle alıyor ve uzun bir tura çıkarıyor. Yanımızda Navigacılar Turgay Noyan ve kızı Tuba var. Emin ellerdeyiz. Aklımıza takılan her soruya cevap veriyorlar. Biz de bu arada Figen Batur, Banu Birkan ve ben teknelerden tekne beğeniyoruz.
Rüzgar yok diye yarışın başlaması gecikiyor. Her yelkenlinin yanına gidip iyice inceleyebiliyoruz. Büyük bir yelkenlinin 60 metrelik direğine tırmanan bir adamı 4-5 tekne birlikte ağzımız açık seyrediyoruz. Cirque du Soleil halt etmiş. Adam düz yolda yürür gibi rahat, direğin en tepesine kadar tırmanıyor, yelkeni düzeltiyor ve aşağı iniyor. Herkes hayretle ve dehşetle onu izliyor. Bir de Lipton’un sahibi Sir Winston’ın yeşil teknesine bayılıyoruz. Yarışta geleneksel ve modern tekneler var. Eskiler daha çok korsanları andırıyor.
Yelken sabır işi. Saatler geçiyor, herkes rüzgarı beklemeye devam ediyor. Bu arada Türk takımların yanına yaklaşıyoruz. Favorim Provezza çok genç bir takım, ama yelkeni çok sevdikleri ve çok ciddiye aldıkları her hallerinden belli. Öyle sadece eğlenmeye gelmiş takımlardan değiller. Çok iyi gitmelerine rağmen bir Fransız takımdan protesto alıyorlar. Hatta Fransız takım Uno’cuları tanık göstermek istiyor. Neyse ki sonradan protesto yersiz bulunuyor.
Akşam yemekte takımlarla kaynaşıyoruz. Bizim yelken yarışlarının ne zaman böyle büyüyeceği konuşuluyor. Yanımızda Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdür Yardımcısı Elvan Bilge var. Elvan Hanım yelkenin bir yaşam stili olduğunu anlatıyor, zaten kendisi de yelkenci.
Dice Kayek ve Hakaan burada
Ertesi gün yarış devam ediyor. Yarış sonrası St. Tropez’deki küçük butikleri geziyoruz. Çok şık bir butikte siyah bir elbise beğeniyorum. Dice Kayek marka çıkıyor. Butiğin sahibi Türk olduğumuzu anlayınca ‘Dice Kayek Türkiye’de de çok ünlü mü, çok mağazası var mı?’ diye sormaya başlıyor. ‘Evet, çok ünlü’ diyoruz, ama Türkiye’de ne yazık ki mağazası yok, hatta son zamanlarda nerede satıldığını bile bilmiyoruz diyemiyoruz tabii, onun yerine Machka mağazalarını anlatıyoruz. Sahi, Dice Kayek neden Türkiye’de artık yok?
Başka bir butikte Balmain’lerin yanında Hakaan elbiselere rastlıyoruz. Fiyatlar 2500 euro civarında. Heyecanlanıyoruz.
Brigitte Bardot sergisini gezdik
Sonuçları beklerken kendimizi oyalamaya devam ediyoruz. Brigitte Bardot sergisi ilgimizi çekiyor. Malum St. Tropez ününü Bardot’ya borçlu. Bardot özel eşyalarını bu sergi için vermiş. Amacı yine her zamanki gibi aynı, hayvanları korumak için kurduğu vakfına para toplamak. Bardot’nun film kostümlerinden özel mektuplarına kadar bir sürü şey var sergide. Fotoğraflar ve filmlerden görüntüler çarpıcı. O zamanın kadınları ne kadar doğal ve güzelmiş. Ama sergi hayal kırıklığına neden oluyor. Bardot için çok daha güzel şeyler yapılabilirdi. Sergi 31 Ekim’e kadar devam edecek.
Cumartesi sabahı St. Tropez’de pazar kuruluyor. Bizim Bodrum pazarlarından çok farkı yok. Provence baharatları alıyoruz, ketenlere bakıyoruz. Aralarda eski Louis Vuitton sandıklar ya da art deco mücevherler satan standlar da var.
Akşam L ‘Auberge des Maures’e yemeğe gidiyoruz. 1 Michelin yıldızlı, tavernaya benzeyen bir restoran. İçerisi tıklım tıklım. Bütün yarışçılar sanki burada.
Provezza’yı kutlamak lazım
Pazar sabahı ödül töreni var. Biz erken yola çıktığımız için katılamıyoruz. Ama Provezza kendi kategorisinde birinci oluyor ve kupayı alıyor. Kırmızı beyaz kıyafetleriyle Türkiye tezahüratları arasında.
St. Tropez’de bu kadar önemli bir yarışta birinci oluyorlar. Ama nedense futboldan başka hiçbir sporla ilgilenmeyen çoğunluk Provezza’nın başarısının da farkında değil. Bu arada Asteriks-Uno 4’üncü ve Aqvavit 6’ncı oluyor. Tam 32 tekne arasında. Shop& Miles’cılar sonuçtan çok memnun.
Şimdi sırada bu yabancı takımları Türkiye’ye getirmek, bizdeki yarışların ölçeğini büyütmek var. Olur mu? Neden olmasın?