Bana bir şeyler oldu. İçime canavar kaçtı. Canım sürekli gezmek istiyor. Yorgunluktan dilim dışarda, ama yine de pes etmiyorum. Sürekli program üstüne program yapıyorum. Zaten bu ara her gece en az 4-5 önemli açılış/davet/konser/parti oluyor. Hepsine birden gidilir mi derken bir de bakıyorum bütün programı azimle tamamlamışım. Davet kuşlarına dönmeme ramak kaldı. Ama derdim açılışlar, davetler değil. Uzun zamandır görüşemediğim birileriyle buluşmak, sosyalleşmek, yeni insanlarla tanışmak, yeni bir şeyler izlemek bana iyi geliyor. Hiçbir şeyden eksik kalmamak istiyorum. Sürekli elimde kıyafet torbalarıyla koşturuyorum. Beni gören Deniz Berdan gibi bir gecede üç kıyafet değiştireceğim zannedebilir. Oysa ben sadece spor formam ve gece giyeceklerimi yanıma alıyorum. Neyse umarım bu koşturma hali geçer. Yoksa ben oradan oraya sürüklenerek bile gidemeyecek hale geleceğim.
Der Die Das da ne?
Geçen hafta ÇEV’in Aya İrini’deki davetinden çıkışta önce Akaretler’deki Der Die Das’ın açılışına gittim. Ender Sanal ve Murat Patavi’nin yeni yeri. Akaretler’de Haaz Gallery’nin yerinde. Ender Sanal eski buz’un ortağı. Murat Patavi ise Republica adlı reklam ajansının sahibi. Bir dönem 34 diye uluslararası ilk yerli dergiyi de çıkarmıştı.
Nihat Odabaşı, Tamer Yılmaz, Ayten Alpün, Bennu Gerede gibi yıldız fotoğrafçılar oradaydı. Bettina Hakko’dan Derin Sarıyer’e, Levent Büyükuğur’dan Esin Maraşlıoğlu’na havalı bir kalabalık vardı. Oradan Kenan Doğulu’nun W Otel’deki partisine geçtik. Ben gittiğimde Kenan Doğulu sahnede son şarkılarını söylüyordu.
W’dan çıkışta Club 29 Les Ottomans’da DJ Kiwi’nin çaldığı partiye gittik. Club 29’un Zeynep Fadıllıoğlu imzalı dekoru çok güzel olmuş. Özellikle tavanın gece 01.00’e kadar açık olması sanki kendinizi deniz üstünde bir açıkhava kulübünde gibi hissetmenizi sağlıyor. Bu arada ev sahibi Selin Fadıllıoğlu her zamanki gibi çok şıktı.
Müdavim yeri olmuş
Ertesi gün kararlıydım, akşamüstü spora gidecek, akşam da evde oturacaktım. Sürüne sürüne spora gittikten sonra bir açıldım pir açıldım. Doğru Der Die Das’a gittim, Mahmut Anlar imzalı mekânı bir de gündüz gözüyle görmek için. Rengârenk bahçe çok güzel olmuş. Fenerlerle aydınlatma çok eğlenceli. Bir de tuvaletlerdeki tartılara bayıldım. Burası çok rahat bir müdavim yeri olmuş. Gelen giden herkes birbirini bir şekilde tanıyor.
Bahçede saatlerce yayıldık. Saatlerce oturunca yemeklerden bitki çaylarına birçok şeyi denedik. Yemekler çok başarılıydı. Özellikle kâğıtta somon tam kıvamındaydı.
Derken yanımıza Ender Sanal ve yakın arkadaşı Deniz Akkaya geldi. Uzun zamandır hiç ortalarda görünmeyen Deniz Akkaya’ya hamilelik çok yakışmış. Çok tatlı ve heyecanlıydı. Bol bol bebek muhabbeti yaptık. Daha sonra Serdar Bilgili de yemek mönüsünü incelemek için Der Die Das’a uğradı. Çıkışta Akaretler’de dalgalanan, “Kartallarımı candan kutlarım, Serdar Bilgili” yazılı dev Beşiktaş bayrağını görünce Serdar Bilgili’yi tebrik etmeyi unuttuğumuza üzüldük.
Gina’yı açtık
Bu arada telefonlar susmadı. Kanyon’da Gina’nın açılışına gidenler aradı, hadi gelin burası çok güzel dedi. Biz de kalktık, Gina’ya gittik. Gina, İstanbul Doors Group’un yeni İtalyan restoranı. Da Mario’dan farkı mönüde paniniler de var. Kanyon’a iyi bir İtalyan restoranı açılması herkesi sevindirdi.
Ertesi gece Aya İrini’de İstanbul Müzik Festivali’nin açılışı vardı. Bir haftada iki Aya İrini çıkarması yapıldı.
Cumartesi gündüz 29 Les Ottomans’da havuz partisine gidecektik. Akşam da Açıkhava’da Kenan Doğulu konserine ve tabii Formula 1 partilerine... Ne yazık ki enerjim kalmadı. Pazar günü program Formula 1’di. Yarışı izledik ve tabii dönüşte Kurtköy’deki outlet alışveriş merkezi Viaport’a uğradık.
Başka park mı yok?
Bütün ünlüler çocuklarını alıp Bebek Parkı’na koşuyor. Çocuğu olmayanlar köpekleriyle Bebek Parkı’nda geziyor. Hep bir spor şıklık, hep bir paparazzilere yakalanma hali... Fotoğraf çekilirken de klasik: İstemem yan cebime...
Sanki İstanbul’da başka park yok. Yıldız Parkı’ndan Fenerbahçe Parkı’na alternatif çok. Ama nedense bizim ünlülerimiz özellikle Bebek Parkı’nı tercih ediyor. Tamam, deniz kenarı. Etrafta bir sürü yeme-içme yeri var. Ama yine de taa Bağdat Caddesi’nden çocuğu kapıp da hadi parka gidiyoruz demek için biraz uzun bir mesafe değil mi?