Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Pazartesi sendromunuzu artırmak istemem ama haftaya geçen haftanın değerlendirmesiyle başlıyoruz. Konu başlıklarımız, içinde bulunduğumuz tezatlar

Bizi artık hiçbir şey şaşırtmıyor. Sürekli tezatlar içindeyiz. Bir uçtan bir uca savruluyoruz. Bkz. Sırf geçen hafta yaşananlar... Ama kabul etmeliyiz, artık alıştık, kolay kolay hiçbir şeye gıkımız çıkmıyor.

‘Doğaya aykırı cİnsel münasebet’:
Yavruvatanda böyle bir yasak olduğunu doğrusu ben bilmiyordum, kimsenin de böyle bir yasağın farkında olduğunu sanmıyorum. Yok, farkında olup da şimdiye kadar bir şey yapılmadıysa o zaman durum daha da içler acısı. Tabii bu tanımın aslında neden bahsettiği belli değil, insanın aklına binbir türlü şey getiriyor. Ama eski Rum bakanın maceraları sayesinde hem böyle bir yasaktan hem de ne kastettiğinden haberimiz oldu.
Tam da aynı günlerde Altın Portakal’da ‘Zenne’nin aldığı ödüllerle Türkiye’de gay hakları adına aslında önemli bir adım atıldı. Hatta filmin oyuncularından Ünal Silver, Antalya’daki söyleşide “Bu ülkede aileler katil çocuklarını alkışlarken, eşcinsel çocuklarını öldürüyorlar. Benim kızım da eşcinsel. Bunu çekinmeden söylüyorum. Soranlara bir kızım, bir oğlum ve iki gelinim var diyorum” diye bir de açıklama yaptı. Aslında bana kalırsa, böyle bir açıklamaya gerek de yoktu. Herkesin tercihi kendine, kendi ister açıklar ister açıklamaz, bunu kamuya duyurmak anne-baba da olsa kimseye düşmez diye düşünenlerdenim. Yine de ‘Zenne’yle atılan çok büyük bir adım ve arkasının gelmesini diliyorum. Anavatandaki bu gelişmelerin devamını yavruvatanda da görmek istiyoruz. Görür müyüz? İnşallah.

Haberin Devamı

‘Kendini ifade etmek’:
“Kendini ifade etmek yeni eğlence aracı” dedi Huffington Post’un kurucusu Arianna Huffington. Gerçekten de öyle artık Twitter’da yazmak, televizyon izlemekten ya da sinemaya gitmekten bile daha büyük bir eğlence. Zaten başka bir eğlenceye gitse bile elinden telefonu düşürmeyen ve kendi görüşlerini eşe dosta duyurmadan durabilen artık kalmadı. Peki ama madem yeni eğlence aracı bu, bunu sık kullanan ve herkesi eleştiren ünlüleri neden kınıyoruz? Eğlen- mek onların da hakkı değil mi?

Haberin Devamı

‘Pantolon’:
Mecliste hâlâ ‘kadınlar pantolon giyebilir mi?' tartışılıyor. Bu Coco Chanel’in 1920’lerde başlatıp bitirdiği bir tartışma aslında. Şimdi bizde bir başka boyutu daha var. “Pantolon tahrik edici bir şey mi?” o tartışılıyor. Pantolon tahrik ediciyse, etek kesinlikle yasaklanmalı. Tartışmaya son noktayı Nursuna Memecan koydu, “Uygun kıyafet seçemiyorsam zaten kaldır at beni.”

‘Zam, pardon güncelleme’:
Bazı kelimeler zamanla değişiyor. Bu hafta yeni bir kelime daha girdi hayatımıza, artık zam yerine güncelleme diyoruz. Tamam sigara içmiyorum, içkiye de düşkünlüğüm yok, pahalı arabaya binme derdim de yok. Peki ama telefonda da konuşmayacak mıyım? Benzin de almayacak mıyım? Elektrik de kullanmayacak mıyım? Ekonomimiz bu kadar iyi giderken bu güncelleme şart mıydı?

’Mesai saati’:
Bütün dünya mesai saatlerini düşürüyor, herkes verimli çalışmanın öneminden bahsediyor, bizde durum tam tersi. Mesai saatleri artırılsın, sabah 6.00’da başlasın, cumartesi çalışılsın. Eee, sonra?