Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Leyleği havada gördüm. Bu yaz sürekli bir hareket halindeyim. Geçen hafta bir Güney Fransa turu yaptım. Daha Nicholas Sarkozy, Carla Bruni’nin adını yeni uçağına vermemişti. Her yerde Michael Jackson şarkıları çalıyordu.
Önce Cannes’la başladık. Cannes’da sahil boyunca uzanan, şık mağazalarla süslü cadde La Croissette’de gezerken sürekli Türkçe konuşmalara kulak misafiri olduk. Cannes Türkbükü’nün birkaç yıl önceki hali gibiydi. Nereye baksak tanıdık bir sima gördük. 

Provence’ta bir köy
Oradan kafa dinlemeye Opio’ya geçtik. Opio, Cannes’a arabayla 15 dakika uzakta, Provence’ta bir köy. Çok huzurlu, çok yeşil bir yer. Tarihi doku çok güzel korunmuş. Ona rağmen şahane golf sahaları var.
Opio’da kalırken St. Paul de Vence’a uzandık. Orta çağdan kalma tarihi bir köy. Burada ressamlar yaşıyor. Çok sayıda sanat galerisi var. Mimari çok etkileyici. St. Paul de Vence çok küçük bir yer olmasına rağmen burada da Michelin yıldızlı bir restoran bulduk. Ne de olsa elimizde Fransa için hazırlanan Michelin rehberi var.
Tek yıldızlı restoranın adı St Paul. Aynı adı taşıyan butik otelin altında. Hava rüzgârlı diye terası kapattıklarını görünce içeride oturmamak için Michelin sevdamızdan vazgeçtik. Sokakta salaş bir İtalyan restoranında karar kıldık. İyi ki de öyle yapmışız. Yemekler en iyi restoranların ayarındaydı. Oradan St. Tropez’ye geçtik. 

St. Tropez mi, Türkbükü mü?
Bundan 10 yıl önce Türkbükü yeni yeni hareketlenmeye başladığı zaman çok eski Türkbükü sakini olan bir tanıdığım demişti ki, köprünün bir tarafı Çınarcık, bir tarafı St. Tropez oluyor. İlk başta süper bir tespit demiştim. Şimdi Türkbükü’ndeyim. Ayağımın tozuyla St. Tropez’den geldim. Aynı hisler içinde değilim.
Bir kere Çınarcık’a benzetilen bölüm çok güzel bir plaj haline geldi. Denizi diğer taraftan daha pırıl. Buradaki işletmeler bu yıl fiyatları artırsalar da diğer tarafa göre hâlâ makul sayılabilir. Hoca’nın Yeri’nin mantısı, Yakamoz’da Habibe Ana’nın çiğ böreği, İpekçe’de gözümü döndüren alışveriş ve inanılmaz sakinliğiyle bu taraf yeni gözdem.
St. Tropez’ye benzetilen diğer tarafın ise önceki senelere göre daha az kalabalık olması sevindirici. Ama plajda mayokini ve öldürücü topuklar giyen kadınlar hâlâ burada salınıyor. 

Güney Fransa’da neler oluyor


Beach club’da denizi unut!
Gelelim St. Tropez’ye. İlk başta dev tekneler ve lüks arabalar başınızı döndürüyor. En lüks mağazaların arasında bir dönerci var. Nedense dönercinin önünden her geçişimde bir tanıdık görmüş gibi mutlu oluyorum.
Burada Byblos diye bir otel var. Çok ünlü ama görseniz Bodrum’daki motellerden görüntüde bir farkı yok. Bizim Maça Kızı’nın tırnağı olamaz. Ama bahçesinde ünlü şef Allan Ducasse’ın restoranı Spoon var. Akşamları güzel oluyor.
Gündüz St Tropez’nin içinde bir numara yok. Çok yakındaki Ramatuelle’de plajlar. Plajların olduğu bölgenin adı Pampelonne. Önce buranın ilk beach club’ı olan Club 55’e bakıyoruz. Önünde Ferrariler, Lamborginiler dizili. Bizim beach club’ların yanında çok zayıf kalıyor. Hemen Miami ve St. Barths’da da şubesi olan Nikki Beach’e geçiyoruz.
Nikki Beach’te herkes klişe tabiriyle çılgınlar gibi partiliyor. Kızlar ellerinde kadehler, hatta şişeler havuza atlıyor. Kıyafetlerle atlayanlar, birbirlerini itenler derken bu kadar güzel kızı bir arada pek görmediğimi itiraf etmeliyim. Mayokinili kızlar sürekli dans ediyor. En yeni figür, bildiğimiz ip atlama. Gördüğüm kadarıyla seksek de favori figürlerden.
İkoncanlar burada da var. Giyinmek kadın ömründen 1 yıl alıyormuş. Ben değil, araştırmacılar böyle söylüyor. Kimbilir bunların ömründen kaç yıl gitmiş? Dikkat çekmek için bu kadar uğraşılmış ama nedense kimse kimseye bakmıyor. Bir tek biz herkesi dikizliyoruz. Onlar sadece kendileriyle ilgili. İşte tek fark bu.
Unutmadan  St. Tropez’deki beach club’ların çoğunda deniz yok. Olanların da denizinde iş yok. Hem fahiş fiyatlar ödeyip hem de havuzla yetinmek zorunda kalıyorsunuz. Bizim deniz hiçbir yerde yok. İşte ikinci fark da bu.

Güney Fransa’da neler oluyor