Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İskoçya gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. İskoçların içki kültürüne nasıl sahip çıktığından ‘Malt viski mi, blended mı daha iyi?’ tartışmalarına uzanıyoruz

GURMELERLE YEMEKTEYiZ

Mey İçki CEO’su Galip Yorgancıoğlu ev sahipliğinde yemekteyiz. ‘Yemekteyiz’ programındakinden daha renkli bir grupla. Masadaki isimleri sayıyorum, Figen Batur, Ahmet Örs, Ali Esad Göksel, Teoman Hünal ve Müge Akgün. Nilay (Örnek) ve ben, çömez kontenjanından olan biteni takip etmeye ve öğrenmeye çalışıyoruz.
Bir şarap siparişi 45 dakika sürüyor, şarap geldikten sonra bir 45 dakika daha tartışması sürebiliyor. Bir çatal bıçak tartışması alıp başını gidiyor. Gurmelerimizin yemeğe ve içkiye verdikleri önemi gördükçe yediğiniz içtiğiniz her şeyin değerini daha iyi anlıyorsunuz.

Viski tadımı ve haggis seremonisi
Akşam Drummuir Şatosu’nun mahzeninde mum ışıkları eşliğinde yapılan Johnnie Walker Blue Label tadımıyla başlıyoruz. Blue Label, birçok viskinin aksine tereyağı gibi akıp gidiyor.
Viski tadımı sonrasında uzun yemek masasında toplanıyoruz, erkekler kiltlerle, kadınlar siyah elbise ve İskoç şallarıyla. İskoçların kutsal yemeği olan Haggis yenilecek. Haggis, bana göre yenilecek bir şey değil, her türlü sakatattan oluşan bir bağırsak dolması diye özetleyebiliriz, bizim bumbarı andırıyor. Ama sakatat sevmeyenleri bile etkileyecek bir seremonisi var. Bir gaydacı eşliğinde törenle masaya geliyor. Yine törenle servis ediliyor. Yiyebilen yiyor, yanında mutlaka viski içiliyor. Zaten yanında bir şey içmeden yenilecek gibi bir şey değil. Yine de sırf seremonisi için değer!

Malt viski mi, blended mı?
Yemekte konu viskiden açılıyor. “Eskiden malt viskileri tercih ederdim, blended viskilerin malt viskiler kadar iyi olmayacağını düşünürdüm ama şimdi fikrim değişti” diyor Ahmet Örs, Blue Label tadımından sonra. Ahmet Örs’ten bunu duymak önemli. “Dünyada pazarın yüzde 93’ünü blended viskiler oluşturuyor, sadece yüzde 7’si malt viskiler ama şimdi malt viskilerin de daha yaygınlaşması için çalışıyoruz” diyor Global İskoç Viski Elçisi Ewan Gull. “Hangisini tercih ediyorsunuz?” dediğimde Gull’ın cevabı, “O anki ruh halime göre değişiyor, hepsinin yeri ve zamanı ayrı” oluyor. Anlıyorum ki, artık kalite giderek artıyor, malt ya da blended fark etmiyor, hepsinin iyisi ve hatta daha iyisi var.

Başarı tesadüf değil
Johnnie Walker’da beni en çok etkileyen müthiş bir arşiv oluyor. Arşivde Türkiye’de alınan ilk patent belgesinden İstanbul Hilton Oteli’nde 1959’da gerçekleşen Johnny Walker tanıtımının fotoğraflarına, hatta 1979’un Türkiye pazar araştırma raporlarına kadar yok yok. 1979 raporunda ‘Türkiye’nin ekonomik durumu katastrofik derecede kötü’ diyorlar.
Arşiv müdürü Christine McCafferty ile arşivi incelerken eski Johnnie Walker ilanlarından gözümüzü alamıyoruz, ‘En âl İskoç viskisi Johnnie Walker’, ‘Yalnız İskoçya’dan halis İskoç viskisi gelebilir’e birçok slogan dikkat çekiyor.
Benim en çok hoşuma gidense, ürettikleri şeye bu kadar sahip çıkmaları, değerini bilmeleri, büyük bir hazine gibi geçmişiyle ilgili her şeyi saklamaları ve dünyaya müthiş bir şekilde tanıtmaları. Arşivi incelerken “Bizde neden böyle şeyler yapılmıyor? Biz neden kültürel değerlerimize böyle sahip çıkamıyoruz?” diye düşünmemek elde değil. Konu içki kültürü olunca, ister istemez rakıya geliyor. Zaten Drummuir Şatosu’nun barında Yeni Rakı ve Tekirdağ göze çarpıyor. Mey İçki CEO’su Galip Yorgancıoğlu’na rakıyla ilgili gelişmeleri soruyoruz. Anladınız, yarın konumuz, rakı ve rakının bir dünya markası haline gelmesi için yapılan çalışmalar.