Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İçimiz dışımız Wikileaks oldu. Peki ama gündemde başka neler var? Bugün Haydarpaşa’dan başlayıp Tarkan’la bitiriyoruz...

İstanbul Life’ta İstanbul’la ilgili sorulardan oluşan bir anketimiz vardı. “İstanbul’un en iyi kavuşma mekanı” diye soruyorduk kapaktaki ünlü isimlere. Cevabı artık ezberlemiştik, herkes hiç düşünmeden “Haydarpaşa” diyordu.
Haydarpaşa Garı Türk filmlerindeki rolüyle, merdivenleriyle, vapurdan bakmaya doyamadığımız manzarasıyla hepimizin kalbinde ayrı bir yere sahipti. Tarihi ve mimari özellikleri de cabası.
Otel ve alışveriş merkezi olması gündeme geldiğinde herkeste bir panik başlamıştı. “Haydarpaşa da mı?” ilk tepkiydi. Sanki yeterince otel ve alışveriş merkezi yokmuş gibi İstanbul’un en güzel yapılarından birine göz dikilmişti. İşte bu aşamadan sonra Haydarpaşa yangını çıkınca sabotaj şüpheleri de beraberinde geldi. Zaten bu kadar önemli bir yapıda bu kadar bilinçsiz bir tadilat yapılması da başlı başına bir sabotaj.

Haberin Devamı
Haydarpaşa bizimdir, bizim kalacak


Tam da bu içimizi acıtan yangının olduğu günlerde Wikileaks belgelerinin açıklanması da kötü oldu. Haydarpaşa Wiki’nin yanında güme gitmesin.
Neden Berlin’de Bergama Müzesi’ni gezerken başta üzülüp “Nasıl da taşımışlar koskoca Bergama’yı?” diye hayıflanırken, sonradan “Aman iyi ki taşımışlar, bizde olsaydı şimdiye kadar çoğu kalmamıştı” dediğimi, niye öyle hissettiğimi şimdi daha iyi anlıyorum. Haydarpaşa, peşini bırakmamamız gereken bir değer. Umarım hak ettiği ilgiyi ve hassasiyeti görür.

Ekonominin son durumu: 10 taksitle fuhuş
Türk ekonomisinin geldiği boyut beni dehşete düşürüyor. Tüketimi artırmak için her türlü sanal yol deneniyor. Alım gücümüzün olmadığı her şeyi artık 10’a, 12’ye bölerek rahat rahat alabiliyoruz. Aldığımız şeyden çoktan sıkılmış, bıkmış, bir kenara atmış, hatta unutmuşken kredi kartı ekstrelerinde görüyoruz, ki daha en az altı ay taksidi ödenecek. İşte o anda Hümeyra’nın dediği gibi sağdan sağdan geliyorlar ama bir şey yapamıyorsunuz.
Başta ihale ilanlarında “Taksit yapılır” ibaresini görünce tuhaf geliyordu. Oysa şimdi durum iyice tozuttu. Gazetelerde okumuşsunuzdur, artık kredi kartına 10 taksitle fuhuş da yapılıyor. Ee, gözümüz aydın! Bir bu eksikti! Ekstre de ne diye çıktığını merak ediyorum.
Bunu bir hikayeyle bağlayalım, gerçek mi şehir efsanesi mi hala bilmiyorum. Ama zamanında çok gülmüştük. Bir işadamı o dönem Kenan Doğulu’nun sahneye çıktığı Şaziye Bar’a her gece gider, iyi bir müşteri olarak her gece yüklü harcama yapar. Kredi kartında Şaziye diye çıkan harcamaları gören ailenin muhasebecisi işadamını babasına şöyle ispiyonlar, “Efendim, oğlunuz bütün parasını Şaziye diye bir kadına yediriyor.”

Haberin Devamı

Bu kadarı da fazla olmuyor mu?
Posta kutuma bir mail düşüyor. Her zamanki basın bültenlerinden biraz daha farklı bir bülten bu.
“Türkiye’nin en iyi saat markası birbirinden şık ve göz alıcı 2011 yılı yeni modelleri ile saat modasına damga vuracak” yazıyor. Peki ama hangi markadan bahsediyor? Dice Kayek.
Evet, Ece ve Ayşe Ege’nin markası Dice Kayek. Oysa bu saat markasıyla hiçbir ilgileri yok. Sadece bu alanda markalarını tescil ettirmeyi atlamalarının cezasını çekiyorlar.
“Türkiye genelinde 450 bayiide satılan Dice Kayek saatleri” diye bir de bülten yollamak artık bu kadarı da çok fazla olmuyor mu? Marka olmak, o markayı uzun yıllar yaşatabilmek zaten dünyanın en zor şeylerinden biri. Siz bunlarla uğraşırken hiç tanımadığınız biri çıkıp da sizin kaç yıllık emeğinizden faydalanabiliyor. Eliniz kolunuz bağlı, hiçbir şey yapamıyorsunuz. Böyle saçmalık olur mu?
Hatta Ayşe Ege saat firmasıyla “Bari tasarımları biz yapalım, markamıza uygun tasarımlar olsun” diye anlaşmaya çalıştıklarını da söylemişti.
Hani herkesin günlük hayatta kullandığı sıradan bir isim olsa neyse. Dice Kayek kurucularının isimlerinden oluşan uydurma bir isimle başlamış. Artık uluslararası olan bir Türk markası. Ee, böyle bir markayı korumak adına bir şey yapılamaz mı?

Haberin Devamı

BU MUDUR TARKAN RÖPORTAJI?

Haydarpaşa bizimdir, bizim kalacak

Tarkan yıllar sonra, hadi tam tarih de verelim altı yıl sonra, ilk defa basına röportaj vermeyi ve özel fotoğraf çekimi yapmayı kabul ediyor. Elle dergisinin aralık sayısında gerçekten de müthiş fotoğrafları var. Bir tek küvetteki kare için aynı sıfatı kullanmak mümkün değil.
Fotoğraflardan çok röportaja takıldım. Tarkan’la ilgili merak ettiğimiz onlarca şey var. Bu kadar zamandır konuşmayan, başına ne kadar çok şey gelen, hakkında sürekli söylentiler çıkan, bir yandan da kendini doğa ve hayır işlerine adayan bir star yıllar sonra ilk defa konuşmaya karar veriyor. Başlığa çıkacak söylediği tek şey nasıl olur da “Ben bir aşk adamıyım” olur?