“Gezi Parkı tüm İstanbulluların” dediler. Herhalde biz yanlış anladık. Bir cumartesi akşamı bebekler, çocuklar, gençler, anne-babalar, yaşlılar parktayken böyle bir şiddet nasıl uygulanır?
Divan Otel’in içi, önceki gece bu haldeydi.
Dün sadece 2 saatliğine gerçeklerden uzaklaştım, yeni ‘Süpermen’ filmini izleyecek ve biraz kafa dağıtacaktım. Tam da hepimizin bugünlerde en çok ihtiyacı olan şey bu değil mi? 2 saat boyunca Twitter’a bakmadan son derece vasat filmi izledim. Olanları düşünmemeye çalışarak. Eve döndüğümde mahalle inliyordu, tencere-tava ve korna sesleriyle. “Eyvah, yine müdahale oldu” diyerek televizyon karşısına zor attım kendimi. Görüntüler karşısında kanım dondu, nutkum tutuldu.
“Gezi Parkı tüm İstanbulluların” dediler. Herhalde biz yanlış anladık. Bir cumartesi akşamı bebekler, çocuklar, gençler, anne-babalar, yaşlılar parktayken böyle bir şiddet nasıl uygulanır? Can Dündar haklı, böylesi savaşta bile olmaz. Özellikle de Taksim Meydanı’nda bir gösteri bile yokken, herkes parkta ailece sakin sakin otururken.
Amaç, Gezi Parkı’ndaki direnişçileri, çadırları kaldırmaksa pekala bugünü bekleyip gündüz herkes işinde gücündeyken çok daha sakin bir şekilde yapılabilirdi. Kaldı ki, orantısız şiddet olmadığı sürece direnişçilerin ne parka ne halka verdiği bir zarar var. Tam aksine, parkı yıllar sonra pırıl pırıl yapan da işte bu genç direnişçiler.
Tamam, süre uzadıkça, kalabalık arttıkça başka amaçları olanlar da araya karıştı ama onları ayırt etmek o kadar kolay ki. Zaten Gezi direnişçileri de onları uyarıyor en başından beri. Madem polisimiz bu kadar güçlü, onları etkisiz hale getiremezler miydi parktaki çoluğa çocuğa dokunmadan?
Park boşaltıldı, bitti mi?
Gezi Parkı boşaltıldı. Tanınmış dizi oyuncuları bile canla başla yaralılara, biber gazından etkilenenlere yardım etti. Biber gazından etkilenenler kendilerini Divan Otel’e attı. 4 yaşındaki çocuklardan Alman siyasetçi Claudia Roth’a kadar birçok kişi gazdan etkikendi. Bu kargaşada anne-babasını kaybeden çocukları bulanlar, Divan’a getirdi. Biraz soluklanabilmeleri ve daha sonra aileleri tarafından bulunabilmeleri için.
Artık yeter
Tam da bu sırada Twitter’da Divan’a övgüler yağarken Çevik Kuvvet otelin kapısına dayandı. Otelden içeri su ve gaz sıkmaya kadar ileri gidildi. Otelin lobisi gaz altında kaldı. İçeri sığınanlar konuşmakta güçlük çekti. Bu görüntüleri
televizyondan izleyenler, durumu bilmeseler, ezeli düşmanlar arasındaki savaştan kareler zanneder.
Oysa yetkililer “Fevkalede” diye yorumluyor bu vahşi müdahaleyi. Her şey Bülent Ersoy’un tabiriyle fevkaledenin fevkinde absürd ilerliyor. Sanatçılar görüşmelerin olumlu geçtiğini söylüyor, oysa sonuç olumludan çok ölümlü olacak gibi görünüyor. Yoksa yine yanlış mı anladık?
Bu nasıl, bir uçtan bir uca savrulmadır? Bir gece önce Taksim Meydanı’nda gençler, anneler, polisler hep beraber piyano resitali dinliyor. Bir gece sonra yine polisler parkta müzik dinleyen, olay çıkarmayan, şiddet kullanmayan, silahsız bir gruba kin ve nefretle
saldırıyor.
“Artık yeter!” diye bağırmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. Bir an önce uzlaşma olsun istiyoruz. Uzlaşma için önce şiddete son vermek gerekiyor. Biz birbirimizi yerken dışarıda neler oluyor, bilmiyoruz. Her şeye rağmen yine de umutluyuz.