Patricia Arquette’e bile Twitter’da ‘Emek Bizim’ dedirtmiş bir sinema izleyicisi var İstanbul’da. Bu hafta film festivalinin de etkisiyle filmlerden gidiyoruz. Konumuz: Anthony Hopkins, Helen Mirren ve Scarlet Johansson’ın başrollerini paylaştığı ‘Hitchcock’
Son zamanlarda izlediğim ikinci Alfred Hitchcock filmi, Sacha Gervasi’nin yönettiği ‘Hitchcock’. Anthony Hopkins, Hitchcok, Helen Mirren, karısı Alma Reville ve Scarlet Johansson, ‘Psycho’nun yıldızı Janet Leigh rollerinde.
‘Psycho’ filmini yapmak için usta yönetmenin nasıl hem şöhretini hem de evini tehlikeye attığını izliyoruz. Filmi stüdyonun finansal olarak desteklememesi sonucunda Hitchcockların kendi kendine finanse etmelerinin öyküsü. Yönetmenin zorlukları ve karısı Alma Reville’le olan ilişkisi üzerine film.
Alma Reville, Hitchcock’u hem motive ediyor hem de yeri geldiğinde acımasız sayılacak kadar dürüstçe eleştiriyor. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır sözünün canlı örneği Alma Reville. Hitchcock’u Hitchcock yapıyor. Onlarınki bir evlilikten çok, film tutkusu üzerine bir ortaklık gibi. ‘Hitchcock’un sarışınları’ diye bilinen sarışın yıldızlarına olan zaafının Alma Reville de farkında. Hitchcock’un Jessica Biel’in canlandırdığı Vera Miles’a olan zaafını bu filmde görüyoruz. Yönetmen reddedilince Vera Miles’ın yerine Scarlett Johansson’ın canlandırdığı Janet Leigh’i star yapmaya karar veriyor. Hitchcock kendi zaaflarına rağmen karısını da başka erkeklerden kıskanıyor.
Filmi Anthony Hopkins ve Helen Mirren alıp götürüyor ama yine de bu oyuncularla daha iyi bir senaryoyla daha iyi bir film yapılırmış hissi veriyor. Özellikle de ‘The Girl’ü izlediyseniz.
TV filminde başrolde Sienna Miller var
BBC’de izlediğim bir TV filmi ‘The Girl’. Daha sonra Digiturk sinema kanallarında da yayınlandı. Biz bir TV dizisini çekiştire çekiştere üç kere üstüste yayınlarken, önüne 1 saatlik özet, arkasına kaçıranlar için yine 1 saatlik özet eklerken ve bununla da sonsuz gurur duyarken yabancı TV kanalları Hollywood filmi ayarında TV filmleri yapıyor.
‘The Girl’, Alfred Hitchcock’un gözdesi Tippi Hedren’i keşfetmesinin ve tacizleri sonucu onun tarafından reddedilmesinin ve reddedildikçe daha da acımasız olmasının hikayesi. Hitchcock’un ‘Kuşlar’ filminde günlerce gerçek kuşların saldırısına maruz bırakılıyor, anlaşmada gerçek kuşlar yerine mekanik kuşlar kullanılacağı söylenmişken. Sırf filmi tamamlamak, kariyer yapmak ve küçük kızına -ki kendisi Melanie Griffith olur- bakabilmek için yönetmenin deliliklerine katlanıyor ama onu sürekli kibarca reddederek.
Sonunda Hitchcock’la anlaşmasını feshediyor. “Kariyerim bitti ama hayatım bitmedi” diyor şimdi, aldığı karara dönüp bakınca. TV filminde Tippi’yi kim oynuyor dersiniz? Sienna Miller.
Benzer konularda çekilmiş iki film. Tuhaf ama TV filmi sinema filminden daha etkileyici. Üstelik gösterimi de sinema filminden daha önce yapıldı. Buna rağmen İngiliz TV yöneticileri tekrar tekrar filmi gösterelim demiyor. Sırf iyi bir iş yapıldı diye suyunu çıkarmıyor.