Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Nasıl moda zaman zaman geri geliyorsa diyetler de yeniden gündeme geliyor. Diyetisyen değilim ama ağzı yanmış biri olarak birkaç naçizane tavsiyem var

Geçen hafta Mehmet Yılmaz yazdı, ABD’deki sebze ve meyve sulu detoks modasını. New York Times Style kapak yapmış bu akımı. Ayıptır söylemesi, biraz geç kalmışlar.
Son zamanlarda zayıflama konusuna iyice kafayı takmış durumdayım. Ayurvedik detoksta hayal kırıklığına uğradım. Mezoterapi sayesinde iğneleri yiye yiye voodoo bebeklerine döndüm. Artık mutfak alışverişimin çoğu aktarlardan. Mısır püskülü, kiraz sapı derken filmlerdeki büyücülerin iksirleri gibi garip karışımlar içiyorum. Tabii hiçbirini kafama göre yapmıyorum. Hep doktor ya da diyetisyen kontrolündeyim.
Tam 13 yıl önce ABD’de üniversiteye başladığımda dergilerde ‘Hollywood Diet’ diye bir reklam dikkatimi çekmiş ve hemen siparişi vermiştim. Paketi heyecanla açtığımda içinde sadece meyve ve sebze suları olduğunu görmüştüm. Hatta marketlerde V8 diye bir iki dolara satılan sebze sularına 100 dolar vermiş olmanın hayal kırıklığını mı, yoksa sırf bu sularla bir hafta nasıl yaşarımın kaygısını mı daha çok hissettiğimi şimdi hatırlayamıyorum.
Daha ikinci günümde midem kazınmaya, tansiyonum düşmeye, başım dönmeye başlamıştı. Bayılmak üzere olduğumu anladığım noktada cinnet geçirip meyve ve sebze sularını atmış, kendimi hemen brownie’li dondurmayla ödüllendirmiştim. Şimdi Gwyneth Paltrow, Demi Moore-Ashton Kutcher gibi Hollywood yıldızları bu diyeti yapıyormuş. Siz beni dinleyin, hiç kalkışmayın!


Bu kadar hırstan korkulur!

Dün ‘Yemekteyiz’in ünlüler kadrosunu izledim, ağzım açık olarak. Cenk Eren, Barbaros Şansal, Nur Yerlitaş, Ece Vahapoğlu ve Neşe Erberk yarışıyor.
Bu kadar renkli bir grubun içinde Neşe Erberk’in çok sakin kalacağını düşünüyordum. Yanılmışım.
Birbirleriyle konuşmalarından çok birbirlerinin arkasından yaptıkları konuşmalar eğlenceli. Aslında söylediklerinden çok tavırları komik. Örneğin Cenk Eren “Balıkla makarna olmaz” derken o kadar ciddi ki zannedersiniz memleketi kurtarıyor. Kimse “Bu bir şov programı, hadi biraz eğlenelim” demiyor. Aynı ‘Yok Böyle Dans’ta olduğu gibi burada da bütün yarışmacılar çok ciddi ve çok hırslı. Ne yalan söyleyeyim, her şeyi bu kadar ciddiye almak ve bu kadar hırs beni korkutuyor.


Bir pazar önerisi
Geçen pazar evde miskinlik yapmak üzereyken Tracy tuttu kolumdan, doğru Belgrad Ormanı’na gittik. Hani hep deriz ya, “İstanbul’da yürüyüş yapacak yer yok”, “Yeşil alan kalmadı”, “Bir park bile bulamıyoruz” vs.
İşte Belgrad Ormanı’na girince kendinizi İstanbul dışında bambaşka bir yerde hissediyorsunuz. Masallardaki ormanlar gibi. Boş olsa ürkütücü de olabilir. Neyse ki güzel bir kalabalık var. Kimse kimseyi rahatsız etmiyor, kimi yürüyüş kimi piknik yapıyor. Yürüyenler arasında Semiramis Pekkan da var. Altı kilometrenin sonunda oksijen çarpmasına uğramış olarak “Hadi dönelim” derken Tracy “Dur daha balıkçıya gideceğiz” diyor. Kilyos’a doğru yola çıkıyoruz. Uzunya’da nefis bir yemek bizi bekliyor. Bu birkaç saatlik program birkaç günlük tatil etkisi yaratıyor bende. Çok uzun zamandır yapmadığım için pişmanım.

‘Yerli dizi yersiz uzun’

Artık yerli televizyon dizilerini kaydetmeden seyredemiyorum. Nedeni basit, önce dizi kadar uzun süren bir özet, sonra reklamlarla birlikte bütün gecenizi alan bir bölüm, her reklamdan dönüşte biraz başa sarma ve tabii sakız gibi uzayan konular. Ezel’in bir bölümü tam 3 saat 15 dakika sürebiliyor. Neyse ki kaydedince istediğim yerleri hızlı geçebiliyorum.

Haberin Devamı

Sistem sorunu
Bütün bunların suçlusu sanki senaristlermiş gibi, bir de “Ne kadar uzatmışlar, niye böyle yazıyorlar” diye onları suçluyoruz. Oysa bütün bunlar sistemden kaynaklanıyor. Avrupa’da ya da ABD’de TV dizilerinin bir bölümü bir saati geçmiyor. Ne senaristler, ne oyuncular, ne teknik ekip her hafta bir sinema filmi uzunluğunda TV dizisi çekmeye bayılıyor.
Hafta başında Senaryo Yazarları Derneği (SenDer) toplandı. “Daha fazla vaktinizi harcamak istemiyoruz. Seyircinin ruh sağlığı bozuluyor” diyerek Taksim’e yürüdü ve bu amaçla gerekli makamlara birer dilekçe yolladı. ‘Yerli dizi yersiz uzun’ hareketi devam edecek. Hepimizin ruh sağlığı için. Biz de onları izlemeye devam edelim.