Futboldan anlayan, anlamayan, takım tutan, tutmayan herkes seviyor onu. Hiç şüphesiz Alex’in kalbimizde ayrı bir yeri var. Boşuna “Kimse bir Alex değil” demiyorlar. İşte, bu ayrılık şekli hiç kimseye yakışmadı
Her işyerinde var aslında, biri biraz sivrildi mi, yükseldi mi hemen ayağını kaydırmaya çalışanlar. Sanki yükselen kişi üzerindeki yöneticiyi yerinden edecek gibi bir tehlike durumu ilan ediliyor. Oysa çalışanları parlatmak, yıldızlaştırmak yöneticinin de, iş yerinin de başarısı aslında. Keşke bütün yöneticiler bunu görebilse. Tamam, belki yıldızların egosuyla uğraşmak zor olabilir ama yine de bazı yıldızlar buna değer. Tıpkı Alex gibi.
Futboldan anlayan da, anlamayan da seviyor onu. Tıpkı Fenerbahçelilerin, Beşiktaşlıların ve Galatasaraylıların sevdiği gibi. Çünkü o sadece iyi bir futbolcu değil, aynı zamanda bir yıldız. Hem de bir Breziyalı olarak kendini Türkiye’de kabul ettirmiş, bizden biri olmuş, ailesiyle ve yaşantısıyla örnek olmuş bir yıldız.
Her şeyin sorumlusu aslında biraz da Twitter ve medya. Alex, Twitter’da belli ki hiç düşünmeden, sonucunun buralara varacağını hiç tahmin etmeden meşhur ‘kıskançlık’ tweetini atıyor, doğal olarak medya alıp bu tweet’i büyütüyor. Sonuç, daha yeni heykeli dikilen adam bir anda gönderiliyor ya da daha doğrusu gitmek zorunda bırakılıyor. Hem de başkan ve teknik direktör tarafından düşman ilan edilerek. Sanki Fenerbahçe’nin başına gelen en kötü şey Alex’miş gibi davranılıyor.
Ayrılmayı da beceremiyoruz
Sorun Alex’le yolların ayrılması değil. Her futbolcu belli bir yaşta futbolla vedalaşmak zorunda kalıyor zaten. Alex’le de yollar ayrılabilir ama önemli olan yolların nasıl ayrıldığı. Her ayrılıkta ne yazık ki çirkeflik oluyor. Hiç ummadığınız insanlar, birer canavara dönüşebiliyor. Bugüne kadar onlar için yaptıklarınız bir çırpıda unutulabiliyor. Alex bir yandan takımla böyle kötü bir ayrılık yaşıyor, bir yandan da Beykoz’da evinin bulunduğu sitede güvenliği bile aşıp kapısına kadar gelen ve “I love you Alex” tezahüratları yapan fanları var. Üstelik bu fanların hepsi Fenerbahçeli de değil, başka takımların taraftarları da Alex’i uğurluyor. Çünkü onlar da Alex’in farkının farkında. Alex, yine efendiliğini bozmuyor. Taraftarlarla “Sarı lacivert” diye tezahürat yapıyor, sonra da kibarca gitmelerini rica ediyor, çocukları korktuğu için. Hani Brezilya’ya gittiklerinde “Eve (Türkiye’ye) dönelim” diye söylenen çocukları için.
Alex, Fenerbahçe’yle ilişkisinin bitmesini de, “Bir futbolcu kaybetti ama bir taraftar kazandı” diye yine herkesin kalbini kazanacak şekilde özetliyor. Şimdiye kadar ligde en çok forma giymiş, gol kralı olmuş bir futbolcu olabilir. Ama ben ve eminim daha birçok kişi futbolundan da çok, asıl Alex’in duruşunu seviyor. Bizden biri olmasını seviyoruz ve doğrusu böyle bir ayrılığı ne ona ne de Fenerbahçe’ye yakıştırıyoruz. Özellikle de lig başladıktan sonra. Madem böyle bir karar alınacaktı, sezon başlamadan alınamaz mıydı? Madem bir kriz yaşanıyor, daha iyi yönetilemez miydi? Teşekkür ederek, el sıkışarak uğurlanamaz mıydı Alex? Fenerbahçe gibi büyük bir futbol takımına yakışan bu, olmaz mıydı?