Ermeni soykırımı meselesi, tam da hepimiz uzlaşma içindeyken tekrar ısıtılıp ısıtılıp getiriliyor. Özür dilemeli mi, özür dilememeli mi tartışmaları uzadıkça uzuyor. Kaç kişinin konu hakkında gerçekten bilgisi var merak ediyorum.
Bir CHP milletvekili çıkıp Cumhurbaşkanı için Ermeni soyundan deyince neden bu kadar alınıp da soyağacı açıklanıyor? Bu da yetmedi, milletvekili bir de DNA örneklerinin peşine düştü.
Melih Gökçek’i üzülerek izliyorum. Oğlunun da politikaya atılmasını ballandıra ballandıra anlatışını dinlerken içimden yandık diyorum.
Dünyanın en güçlü 50 ismi açıklanıyor. İçinde Oprah Winfrey, Bin Ladin gibi isimler bile var. 50 ismin arasında tek bir Türk yok.
Bedava kömür ve yanında gelen hava kirliliği için Başbakan çözüm üretmek yerine ya da buna sebebiyet vermeyi bırakmak yerine bunu yazan gazeteleri kapatın diyor. Ne kadar basit değil mi?
İstanbul Üniversitesi’nde seçimler yapılıyor. Bir bakıyoruz ilk sıra ikinciye verilmiş. Başbakan’ın doktoru Prof. Dr. Yunus Söylet YÖK tarafından Çankaya’ya bildirilmiş.
Yılbaşı geliyor ama eskisi gibi süslemeler, kutlamalar yok. Hamdolsun, ekonomik kriz! Kutlama havasına giremiyoruz işte. Akmerkez’in Arap işi dediğimiz cavalacoz ışıklarını bile özler olduk. Şimdi dış cephedeki reklamlar da inmiş, suntalarla kaplıydı dün.
Yılbaşına bir hafta kaldı. Yılbaşı programımız da yok, heyecanımız da. Herkes gripten sürünüyor. Antibiyotik bile fayda etmiyor. Bu seneki virüsler bile bir başka. Nasılız? Bilmem anlatabildim mi?
New York uçağı Paris’te niye durur?
İstanbul’dan New York’a Delta Havayolları’nın direk uçuşuyla giden bir okuyucu anlattı. İstanbul’dan kalkıyorlar. 3,5 saat sonra “teknik bir nedenle” Paris’e inecekleri söyleniyor. Herkes arıza oldu sanıyor, sonradan anlaşılıyor ki teknik neden meğer yakıt almakmış. Neden kalkıştan önce İstanbul’dan yakıt alınmamış, belli değil. Buradan alamıyorlar mı, yoksa fiyatlar mı Paris’te daha uygun? Paris’te iki saat uçağın içinde beklemek zorunda kalıyorlar. Yolculardan biri görevliye “Yakıt için Paris’e inilir mi, direk uçak bu. İlk defa başıma böyle bir şey geliyor” diyor. Aldığı cevap: “Her genç kızın başına gelir”. Şaka gibi, değil mi?
50 Cent fiyaskosu
Reyting için paralara kıyılıyor. Dünyaca ünlü isimler ‘Var mısın Yok musun?’ için ta nerelerden kalkıp İstanbul’a geliyor. Cumartesi yayınlanan ilk bölümü seyrettim. Kaç para kazandığını göremeden program bitti. Meğer daha çok reyting için bir bölüm ikiye bölünmüş. Peki 250 bin dolar aldığı söylenen 50 Cent sonunda kaç para kazanmış? 30 bin YTL. Reyting için paraya kıyılıyor da, yardım için verilecek rakamlarda neden bu kadar cimri olunuyor?
Bir de 50 Cent partileri çıktı başımıza. Airport’cular 50 Cent partisi yapıyoruz diye müşterileri toplamış, Demet Akalın bile inanmış. Oysa o sırada 50 Cent, 8 İstanbul’da eğleniyormuş. Herkes ne kadar meraklıymış 50 Cent’e!
Tanıtıma doymuyor
Geçen hafta Akatlar’daki Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde bir gösteriye gittim. Gösteri çok güzeldi, minikler sahneye çok yakışmıştı.
Ne yazık ki o kadar para harcanarak yapılan salonda bazı hatalar var. Koltuklar o kadar kötü tasarlanmış ki arkanıza yaslanıp sahneyi görmek neredeyse imkânsız. Gösteriden önce ve sonra etrafta belediyenin yaptığı projeler tanıtılıyor. Bir gösteri ve kültür merkezinde belediyenin diğer projelerinin tanıtılmasına bir anlam veremedim. Belediyeler bizim verdiğimiz vergilerle yapılan işleri nasıl kişisel reklama dönüştürüyorlar böyle? Bunu bütün belediyeler yapıyor. Son zamanlarda o kadar çok arttı ki ki artık gına geldi. Yapılan her işin gözümüze sokulması gerekmiyor. Zaten hepimiz yaşadığımız semtte olan biteni biliyoruz.
Cem Yılmaz’ın cevabı
Cem Yılmaz’ın son reklam filmini gördünüz mü? Zaplamaya kıyamıyorum. Son sahnede arabanın arkasında yazan cümle Cem Yılmaz’a yapılan suçlamalara verilecek en güzel cevap “Nazar etme ne olur, çalış senin de olur.”