Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul Fashion Week tüm hızıyla devam ediyor. Bütün eleştirilere rağmen ortada büyük bir çaba var. Bakınız IFW’nin asıl sorunu ne?

İstanbul Fashion Week şanssız bir organizasyon. Herkes hakkında atıp tutuyor. Yurt dışındaki moda haftalarına hayatında hiç gitmemiş olanlar bile kendince karşılaştırma yapıp “Böyle olmamalı” diyor. Aslında ortada son derece iyi niyetli bir çalışma, büyük emek var ama buna bakan yok. Üstelik kültürümüzden kaynaklanan çok ciddi bir sorun var. Herkes en ön sırada oturmak istiyor. Moda tasarımcıları ve organizasyon yetkilileri yaka silkiyor, LCV verirken oturacağı yerin pazarlığını yapanlardan. “Bizde herkeste VIP sendromu var” diyorlar, “Bloggerlar bile en önde olmak istiyor.”

Haberin Devamı

Saraçoğlu ve Kubrick
Benim IFW günüm Gamze Saraçoğlu’nun Nişantaşı’ndaki atölyesinde başlıyor. Gamze’nin defilesi aslında bugün ama burada olmayacağım için önceden koleksiyonu inceliyorum. Çıkış noktası bir Stanley Kubrick filmi, ‘2001 A Space Odyssey’. Çok detay ve işçilik var. “Ama podyumda bunların ne kadarı anlaşılacak bilmiyorum” diyor Gamze. Son ana kadar yaptıklarıyla oynuyor, hatta geçen sefer tam podyum sırası gelen bir mankenin üzerindeki elbisenin boyunu kesmeye karar veriyor, telaştan elbiseyi de yırtıyor. Bu sefer uslu durmasını ve son dakika değişiklikler yapmamasını umuyorum. Çünkü koleksiyon bu haliyle güzel görünüyor. Ben özellikle hasır detaylı krem rengi elbiselere bayıldım. Füturistik tulumlar da sade ama iddialı.

Atıl Kutoğlu erkek koleksiyonu da yaptı
Sonra koştura koştura Atıl Kutoğlu defilesine gidiyorum. Karşıma ilk basın kapısı çıkıyor. Tam içeri girmek üzereyken “İyi akşamlar” diyorum kapıdaki görevlilere, aldığım cevap ilginç, “Buradan giremezsiniz.”
“Neden?” diyorum, “Burası yabancı basın için.”
Basın yazan kapıyı sadece yabancılara ayırmak nasıl bir uygulama anlamıyorum ama vardır herhalde bir bildikleri. Diğer kapıya yöneliyorum. İçerisi tıklım tıklım. Kameralar ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin yıldızı Wilma Elles’in nam-ı diğer Carolin’in peşinde.
Dakikalar geçiyor, dakikalar 1 saat olmak üzereyken defile başlıyor. Bekleyenler sıralara oturmaktan tutulmuş vaziyette, “Kim bekleniyor acaba?”, “Yurt dışında olsa kimse beklenmez” konuşmaları gırla. Atıl Kutoğlu bu sezon ilk defa erkek koleksiyonuyla da karşımızda. Doğrusu erkek koleksiyonunu daha çok beğeniyorum. Kadın koleksiyonunda da bana Diane von Furstenberg’i çağrıştıran bol desenli plaj kıyafetleri favorim. Koleksiyon çok geniş, her telden çalıyor. Defileye Mick Jagger’ın kızı Elizabeth hasta olduğu için gelemiyor ama hiç de büyük bir kayıp olmuyor. Defile sonrası parti Swissotel’de.

Haberin Devamı

Gözler podyumda değil, Matt Dillon’da
Tween defilesini bekleyenler olarak Nuteras’a koşuyoruz. Hava serin, saat erken, Nuteras çok kalabalık değil. Herkes birbirini tanıyor. Nupera’nın önünde Deniz Akkaya’yı görüyorum. InStyle için IFW’nin ilk gününü izleyip yazacakmış. Deniz her zamanki gibi ne düşünüyorsa onu söylüyor, “Çok kötü şeyler gördüm” diyor. Ben o kadar ümitsiz değilim. Ama tabii podyumların gelmiş geçmiş en etkileyici mankeni böyle diyorsa bir bildiği vardır.
Derken Tween defilesi için IFW çadırına giriyoruz. Süleyman Orakçıoğlu ve eşi Ahu Tanrıkulu yerlerine geçiyor. Ahu Tanrıkulu’nu zaten çok beğenirdim. Hamilelik de çok yakışmış kendisine. Mehmet Yılmaz ve Fikret Ercan gibi Türk basınının şıklıklarıyla ünlü isimleri de en ön sıraya kuruluyor. Modayı takip ettikleri belli oluyor zaten. Derken Matt Dillon geliyor Ahu Tanrıkulu’nun yanına oturuyor ve bütün gözler ona çevriliyor. Herkes fotoğrafını çekiyor. Defile başlıyor. Ama nedense gözler podyumda değil Matt Dillon’da. Bu arada kaleci Rüştü ve Murat Başoğlu da yeni imajlarıyla dikkat çekiyor.
Tween koleksiyonunu izlerken hep aynı şeyi düşünüyorum, bunları giymek için gerçekten fit olmak gerekiyor. Defilenin sonunda izdihamdan Matt Dillon zor kurtuluyor. O Eftalya Balıkçısı’na doğru yola çıkarken benim aklım Kuruçeşme Arena’daki Ajda Pekkan konserinde. Ama defileler sarktıkça konsere geç kalıyoruz. O yüzden Nuteras’ta yemek, üstüne Nahide’de buluyorum kendimi. Matt Dillon’ın Nahide’de eğlenmemiş olduğuna hâlâ inanamıyorum. Türkiye’ye gelip de yolu bir İzzet Çapa mekanına düşmemiş bir yabancı ünlü ilk defa görüyorum.

Haberin Devamı

Gelecek program
Ertesi gün Niyazi Erdoğan defilesi en çok merakla beklenenlerden. Hakkını veriyor. Koton defilesi de büyük sükse yapıyor. Dün bu satırları yazarken en merakla beklediğim defile Özgür Masur’unki. Hatta Park Hyatt’taki ‘after party’sini de kaçırdığıma çok üzülüyorum.
Bugünkü Tuvana Büyükçınar ve Gamze Saraçoğlu defilelerini de izlemek isterdim. Ama Londra’da başka bir etkinlik beni bekliyor. Onu da pazar günü okuyacaksınız.