‘Masumiyet Müzesi’ni okuduğumdan beri müzenin açılmasını bekliyorum. Aradan dört yıl geçti. Sonunda müze 28 Nisan’da açıldı. “TV programları sayesinde Orhan Pamuk eşliğinde müzeyi gezmiş kadar olduk” diyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz. Çukurcuma’ya gidip müzeyi kendi kendinize gezmelisiniz
Dün Çukurcuma’daydım, Masumiyet Müzesi’ne varmam uzun sürdü. Dükkanlara gire çıka bir şeyler bakarak eğlenceli bir yürüyüş yaptım. Sonunda Masumiyet Müzesi’nin önüne geldim. Böyle bir yer hakkında gerçekten fikir sahibi olabilmek için açılıştan sonra gitmek her zaman daha iyi.
Kitabım yanımda olmadığı için 15 TL’ye bir bilet aldım. Yanında kitabını getirenler müzeye ücretsiz girebiliyor. Bu arada bilet fiyatlarının T.C. vatandaşlarına 15 TL, turistlere 25 TL olması itiraf ediyorum, hoşuma gitti.
Çukurcuma Caddesi Dalgıç Çıkmazı’nın köşesindeki kırmızı bina, Masumiyet Müzesi. Çatıyla birlikte 4 katlı. İçeride bu kadar çok turist görünce şaşırmamak elde değil. İlk göze çarpan, Kemal’in “Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum” cümlesi. Hemen sonra da Füsun’un içtiği 4213 sigara izmaritinden oluşan tabloyu görüyorsunuz. Her izmaritin altında Orhan Pamuk’un el yazısıyla yazdığı açıklamalar var. Bu enstalasyonu alıp Frieze gibi bir çağdaş sanat fuarına koysanız büyük ilgi görür.
Kitabın her bölümünü anlatan ayrı bir vitrin var. İçinde çoğumuzun aşina olduğu eşyalar var. Bir anneanne evi hissi veriyor bana. Eleştirmen Pakize Barışta, müze meselesinin sadece bir ‘ısrar’ olduğunu ve bir iletişim stratejisi olabileceğini yazdı ve “Neden hayali bir kahramanın, sağdan soldan derlenmiş hayal mahsulü objelerini gidip görmek istesin ki okur?” sorusunu sordu. Haklı mı? Bence değil. Müze fikri, basit bir iletişim stratejisinden ibaret olsaydı roman yayımlandıktan sonra 4 yıl daha üzerinde çalışılır mıydı? Müzedeki eşyaların ne kadar özenle toplandığı ve sergilendiği belli oluyor. Küratör Orhan Pamuk.
Sırf defterleri görmek için bile gidilir!
En çok vitrinlerdeki gazete kupürleri ilgimi çekiyor. Milliyet Güzellik Yarışması’ndan Abdi İpekçi’nin Kastelli lakaplı Cevher Özden’le yaptığı röportaja kadar pek çok detay var.
Müzede beni ve eminim daha birçok kişiyi en çok etkileyen şey, çatı katında sergilenen Orhan Pamuk’un defterleri ve notları. Evet, Orhan Pamuk’un bilgisayarda ya da daktiloda yazmadığını biliyordum ama yine de defterleri görmek etkiliyor insanı.
Ne kadar farklı şehirlerde yazmış romanın bölümlerini. Kaç yılda bitirmiş. Bir de zaman zaman bulunduğu yerin resmini yapmış, örneğin bir Portofino resmi var görmelisiniz. Okuması zor yazılarının arasına bir de not düşüvermiş, “Merhaba Hüsnü, sayfa bitti, 14’ten devam ediyorum” diye. Notu, yazıları dizen kişiye yazmış.
Bir yanda da müzede sergilenecek vitrinlerin Orhan Pamuk tarafından yapılmış skeçleri sergileniyor. Bu defterlere baktıkça Orhan Pamuk’un resim yeteneği de daha çok belli oluyor. Sırf bu defterleri görmek için bile Masumiyet Müzesi’ne gidilir.
Çıkarken en alt katta bir butik var. Burada Masumiyet Müzesi’nin afişleri ve Orhan Pamuk kitapları ve farklı dillere çevirileri satılıyor. Romanı okumadan müzeyi gezmeye geldiyseniz çıkarken kitabı alıp iki günde hatmedeceğinize eminim. Romanı okuduysanız hâlâ Masumiyet Müzesi’ni gezmemiş olmanız büyük kayıp. Bir an önce bir Çukurcuma programı yapın.
Unutmadan, Masumiyet Müzesi pazartesi hariç her gün 10.00-18-00 saatlerinde açık. Cuma akşamlarıysa saat 21.00’e kadar gezilebilir.