Bir öğrenci yurdunda, aynı katta, dipdibe odalarda yaşadık, kızlı erkekli. Peki ama sonunda ne oldu? Ne tacize uğradık, ne kadına şiddete şahit olduk, ne kötü yola düştük. Başkalarına ve farklı görüşlere saygı duyan bireyler olduk
“Kişilerin özel, müstakil evlerinde bir farklı kız, bir farklı genç, ikisinin aynı evde kalması ne denli acaba uygun olabilir? Siz kızınıza, oğlunuza böyle bir şeyi hoşgörüyle karşılayabiliyor musunuz? Uygun buluyorsanız, sizin için hayırlı olsun.”
Benim için hayırlı oldu. Nasıl mı? 18 yaşındaydım, ABD’de üniversiteye başladığımda. Özel, müstakil bir evde kalmıyordum. Tam tersine üniversite yurdunda geçti öğrencilik yıllarım. Yanyana odalarda kalıyorduk, kızlı erkekli. Bir Ürdün prensesi de vardı aramızda. Sonsuz imkana sahip olan kraliyet ailesi bile böyle bir şeyi hoşgörüyle karşılıyor, biricik kızlarını kızlı erkekli öğrenci yurduna emanet ediyordu. Yan odada yaşayan biri Amerikalı biri Tayvanlı iki ‘genç’le o kadar yakın arkadaş olduk ki hâlâ görüşüyoruz. Amman’a, Ürdün prensesinin düğününe de birlikte gittik, kızlı erkekli.
Herkes eşitti
Şanslıydık, öğrencilik yıllarımız güzel geçti. Ne yurda giriş çıkışımızı kontrol eden vardı, ne yattığımız saate karışan. Küçücük odalara sığmıyor, koridorlarda ve yemekhanede sosyalleşiyorduk, kızlı erkekli. Yemekhanede akşamları toplanıp, “Friends” gibi zamanın popüler TV dizilerini izliyorduk, kızlı erkekli. Hayatımızın “Friends” dizisinden çok da farkı yoktu. Çamaşırhanede çamaşır da yıkıyorduk, kızlı erkekli. Bir erkek de çıkıp çamaşır yıkamak kadın işi demiyordu. Kadın erkek ayrımı yoktu. Herkes eşitti.
Bazen geceyarısı bir ABD klasiği olan yangın alarmları çalıyordu. Alarm çaldığında yataktan fırlayıp üstümüze ne bulduysak geçirip, dokuzuncı kattan merdivenlerden aşağı iniyorduk, kızlı erkekli. Aynı merdivenleri kullandık, aynı katta, dipdibe odalarda yaşadık. Tuvalete ve duşa gitmek için birbirimizin önünden geçmek zorunda kaldık. Birlikte yedik içtik, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi. Birlikte çamaşır da yıkadık, spor da yaptık. En önemlisi de sorunlarımızı da, aile ve ülke özlemimizi de paylaştık.
Dünyanın her yanından birçok aile kızlarına, oğullarına böyle bir fırsat verdi, kızlı erkekli öğrenci yurdunu hoşgörüyle karşıladı. Kimse de çıkıp “Uygun buluyorsanız, sizin için hayırlı olsun” demedi. Peki ama sonunda ne oldu? Ne tacize uğradık, ne kadına şiddete şahit olduk, ne kötü yola düştük. Başkalarına ve tabii farklı görüşlere saygı duyan bireyler olduk.
Hâlâ bunları tartışıyoruz
Şimdi ise Türkiye dünyada yükselen yıldız diyoruz. Ekonomimizle gurur duyuyoruz. İstanbul’u dünyanın en medeni metropolleriyle aynı kefeye koyuyoruz. Diğer yandan da hâlâ kızlı erkekli aynı evde kalınmaz diye 18 yaşını aşmış reşit bireylere müdahale edilebileceği gündemde. Mecliste türban ve pantolon özgürlüğüne seviniyoruz, sanki bunları bu devirde hâlâ tartışıyor olmak yeterince fena değilmiş gibi.
Sonra bir bakıyoruz, Terre des Hommes adlı Hollandalı çocuk hakları derneği sanal ortamda 10 yaşında bir kız çocuğu profili geliştiriyor. Kızla iletişime geçen 20 bin erkekten bini para teklifinde bulunuyor. Para ödemeyi teklif eden bin kişiden 34’ü Türk. Sıralamaya bakacak olursak, Türkiye 65 ülke arasında yedinci oluyor. Bu, biraz da kızlı erkekli bir ortamda yetişmemekten kaynaklanmıyor mu, diye düşünmeden edemiyorum.