Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Komşu’ya destek: Yunan adaları rehberi



Tatilde hepimiz aslında aynı şeyleri istiyoruz. Daha iyi yemek, daha makul fiyat, daha rahat ortam ve daha az gürültü... İşte hem bu yüzden, hem de aile bütçesini sarsmamak ve Yunan ekonomisine katkıda bulunmak için mavi tura çıkıyoruz



Geçen hafta sonu Leros’taydım. Denizden çıktım, telefonum çaldı. Arayan Nusret. Evet, Çamlık’taki meşhur etçi Nusret. Onu Günaydın’dan beri tanıyorum. Heyecanla yeni planlarını anlatmaya başladı. “Yunanistan’dayım, dönünce arayayım, uzun uzun konuşalım” dedim. “Ne işin var Yunanistan’da, orası krizde” dedi. Oysa biliyorum, buradaki Türkleri görse “Kriz mriz vız gelir, Türkler Yunan ekonomisini kurtarır” derdi. İşte bugün Yunan adalarını masaya yatırıyoruz. Mikro ekonomimizin gidişatı için kendimizi Yunan adalarına atıyoruz.
Mikanos: Adaların en eğlencelisi. Gece hayatı, beach club’lar, alışveriş ne isterseniz var. Denizden bakınca bir beton yığını, ama içine girince bu şirin sokaklarda kaybolmak istiyorsunuz. İster Psarou Plajı’ndaki Nammos’ta denizin güneşin tadını çıkarın, ister Belvedere Otel’deki Matsuhisa’da (Nobu’nun kardeş restoranı, adını şef Nobu Matsuhisa’dan alıyor) suşiye doyun, ister Babylonia’daki renkli bilekliklerden alın. Burada herkese hitap edecek bir şey var.
Simi: Yunan adalarından çok Positano’ya benziyor. Kendinizi bir İtalyan kasabasında gibi hissediyorsunuz. Pastel renklerin uyumu, binaların şirinliği inanılmaz. Adanın merkezine ulaşmak için üşenmeyip merdivenleri tırmanmak gerekiyor.
Geçen hafta tanıştığım bir Simili’ye “Türkler Simi’ye bayılıyor” diyecek oldum, demez olaydım. İlk tepki “Türkler Simi’yi bilmiyor, siz Simi’yi Manos’tan ibaret sanıyorsunuz” oldu. “Manos’a sadece Türkler gider, biz hiç gitmeyiz” dedi. Peki ama neden? “Çünkü çok pahalı.” Ee, tabii biz kazık yemeye alışığız. Gittiğimiz restoranda tanınmayı severiz, restoran sahibiyle tanıdık isimlerin dedikodu- sunu yapmaya da bayılırız. Manos’un bunlarda üstüne yok. Bir de üstüne üstlük Tarkan çalıp göbek atıyor. Hatta tabak da kırıyor. Yunanlara göre, “Tabak kırmak artık çok demode.” “Sadece sizin gibi turistler için yapılıyor, biz asla yapmayız.” Peki onlar nasıl eğleniyor? Tabak tabak gül yapraklarını boca ediyorlar. Gül döktüm yollarına hesabı... Adanın en iyi restoranlarından biri de sahibi Frankfurtlu Milopetra.
Leros: Yalıkavak’tan tekneyle bir saatte gidiliyor. Tekneden Zorba Taverna’nın önünde iniliyor. Zorba’nın yemekleri de çok başarılı. Buradan taksiyle Mylos’a da gidiliyor. Çok kısa bir yol değil. Taksi sadece 5 euro. Bodrum’daki taksi fiyatlarından sonra şaka gibi. Mylos, yel değirmeni demek. Restoranın olduğu bölgenin adı. Sahibi Takis’in tanımadığı tekne sahibi Türk, neredeyse kalmamış. Mylos’ta tipik balıkçılarda olan her şey var. Ama kadayıflı peynir ve ıstakozlu spagetti tek kelimeyle mükemmel.
Marathi: Burada gidilecek yer belli: Pantelis. Kumsalda sevimli bir lokanta. Bahçesi de var. Görüntüde bizim Göcek’teki salaş balıkçılardan fazlası yok. Ama burada yediğiniz yemekler de, işletmecilerin zevki de çok farklı. Adaya ilk yerleşen Emilianos Ailesi burayı işletiyor. Lokantanın dışında kiraladıkları 10 tane oda var. Her şeyden uzaklaşmak isterseniz gelip burada bir hafta tatil de yapabilirsiniz.
Kos: Turgutreis’in tam karşısı. Bodrum’dan Kos’a feribot var. Burası biraz Çeşme’ye benziyor. Tek fark, gittiğiniz en sıradan kahvede bile çok iyi servis alabilmeniz, hem de çok makul fiyatlara. Burada Osmanlı etkilerini, camileri hâlâ görebiliyorsunuz. Kos’ta alışveriş iyi, vergisiz içki dükkanlarından şimdi herkesin bayıldığı Yunan kozmetik ürünlerine yok yok.
Delos: Antik bir kent. 5 euro ayakbastı parası vererek adaya adım atıyorsunuz. Apollo ve Artemis’in doğduğu ada. Adanın sembolü aslan heykelleri. Burada hiç yerleşim yok. Gezerken yanınızda su ve şapka mutlaka olmalı.
Santorini: En romantik adalardan biri. Buradaki butik otelleri gördükçe niye bizde böyle oteller yapılmıyor diye üzülüyorum. Tepedeki şehirden volkan manzarası izlenmeli, hatta üşenilmezse simsiyah adaya da ayak basılmalı.
Rodos: Adaların en büyüğü ve artık en gelişmişi. Geliştikçe karakteristik bir yanı da kalmamış. Bir kere görülür, ama daha fazla gitmeye gerek yok.