Kimse kızmasın, daha çok yolumuz var. İstanbul Moda Haftası neden bir türlü olamıyor? Nerede hata yapıyoruz?
İşte bizim moda haftamızın özeti budur. Ne kadar iyi niyetle yapılırsa yapılsın, ortada değişmeyen bir zihniyet var.
Gönül istiyor ki, moda haftasını izleyelim, yapılanları övelim. Ama ne yazık ki, izledikçe bir kez daha görüyoruz, daha çok yolumuz var.
New York Moda Haftası’yla tarihlerimizin çakışıp çakışmamasının aslında IFW Komite Başkanı Volkan Atik’in dediği gibi hiçbir önemi yok. Çünkü onlar nerede, biz nerdeyiz! Düşünsenize, yurt dışında bir defilede ünlü ünsüz, yarı ünlü herkes en ön sırada oturmak için yarışacak. Sanki en ön sıraya oturunca başı göğe erecek.
Vogue Türkiye defileyi terk etti
Atıl Kutoğlu defilesinde gözlerimize inanamadık. Zaten sıkışık olan birinci sıraya son dakika Erkan Özerman gelip Ali Ağaoğlu’nu sıkıştırıp, Ceylan Çapa’yı neredeyse ezince, Ağaoğlu da kızıyla birlikte yerinden kalktı. Bunun üzerine ön sıranın önüne bir sıra sandalye dizildi. Tam da Vogue Türkiye ekibinin önüne. Bir düşünün, yurt dışında bir defilede Amerikan Vogue’un Yayın Yönetmeni Anna Wintour’un önüne bir işadamı için sandalye konulduğunu. Böyle bir şey mümkün mü? Tabii ki değil. İşte bu durumda Vogue Türkiye ekibi kızıp salonu defile başlamadan terk etti. “Defile mi, piknik yeri mi?” diye tweetlediler daha sonra. Haksızlar mı? Hayır. Ama unuttukları bir şey var. Burası Türkiye. Burada alanında uzmanlık önemli değil. Önemli olan medyatiklik ve tabii maddi güç.
Eğri oturup doğru konuşalım, Türkiye’de hiçbir moda dergisinin Türk modasında gerçekten söz sahibi olduğu söylenemez. Evet, yönlendirdikleri sınırlı bir kesim olabilir ama o kadar sınırlı ki hiçbir moda tasarımcısını ya da markasını var etmeye veya yok etmeye yeterli bir güç değil bu. Oysa Anna Wintour’a böyle bir şey yapılsa, o moda tasarımcısı ölüm fermanını imzalamış olur, bir daha ağzıyla kuş tutsa fark etmez.
Tasarımcının haberi yok
Bir gerçek daha var, bizde organizasyon eksikliği her zaman sorun. Dışarıda bunlar yaşanırken kuliste Atıl Kutoğlu’nun bunlardan haberi olmadığına eminim. Atıl Kutoğlu’nun asla kimseyi kırmak istemeyeceğini ve bu durumdan ne kadar büyük üzüntü duyduğunu tahmin etmek onu tanıyan biri olarak hiç de zor değil. Çünkü Atıl Kutoğlu’nun en büyük özelliklerinden biri de iyi insan ilişkileri.
‘Sex and The City’ mi kaldı?
Atıl Kutoğlu defilesini izleyen, New York’ta yaşayan İspanyol bir modelle konuştum. Kendisi aynı zamanda bir moda blogger’ı. “Nasıl buldun?” deyince “Ön sıradaki kadınların hepsi, ‘Sex and The City’den fırlamış gibiydi. Artık ‘Sex and The City’ mi kaldı? Bu karda o ayakkabılarla nasıl yürüyorlar?” dedi. Tamamen dışarıdan bize bakan objektif bir göz ne yazık ki önce bunu görüyor. Sonra da Elizabeth Jagger’ın podyuma çıkmasının iyi bir şey olduğunu ekliyor.
Akrabalık durumundan ünlü olan isimlerin, Elizabeth Jagger’ın ya da Jermaine Jackson’ın podyuma çıkması tabii ki dikkat çekici. Ama gelin görün ki biz hâlâ moda haftası deyince Jagger’a bakıp, “Aa frikik veren kız” diye konuşabiliyoruz. Bu zihniyetle moda haftası bizim neyimize? Dergicilerin çoğunun “İş var ofisten çıkamam” diye takip edemediği (Haksız da değiller, çünkü dergiler çok küçük kadrolarla çıkarılıyor, moda haftasını izlemek bile bir editör için lüks) bir moda haftası şu anda sadece hiçbir daveti kaçırmayan magazin/cemiyet isimlerine hitap ediyor. Bir de her yeni öğrendikleri marka ve tasarımcı adını cümle içinde kullanmak isteyen özentilere...
KOLEKSiYONLAR NASILDI?
Tasarımcılara haksızlık etmeyelim. Elbette, koleksiyonların arkasında büyük emek var. Atıl Kutoğlu’nun payetli elbiseleri gerçekten güzeldi. Tuvana Büyükçınar’ın defilesinin sonunda ‘Tasarımcı doğum izninde’ yazılı tişörtlerle podyuma çıktı ekibi. Doğrusu Tuvana kadar yaratıcı birinin moda haftasında sunduğu koleksiyonu bu kadar yaratıcılıktan uzak olabilirdi. Kumaş seçimi de sanki Tuvana tarafından yapılmamış gibiydi. Tasarımcının doğum izninde olduğu ne yazık ki koleksiyondan da anlaşılıyordu. Ama tabii ki yeni anne olan Tuvana Büyükçınar’ın geçerli bir nedeni var.
Şimdiye kadar yapılan defilelerdense en çok Gamze Saraçoğlu, Özlem Kaya ve Simay Bülbül’ün koleksiyonu beğenildi, izleyebilen moda editörleri tarafından. Korkarım çok yakında onlar da Hakan Yıldırım, Arzu Kaprol ya da Zeynep Tosun gibi Paris ve Londra Moda Haftaları’na gider ve İstanbul Moda Haftası takviminden çıkarlar. Çünkü İstanbul Moda Haftası bir keşmekeş. Ya büyük firmalar kendilerini göstermeye çalışıyor, ya ünlüler koleksiyonların önüne geçiyor ya da daha yeni yeni bu işe başlamışlar yaptıkları işleri sergiliyor. İşlerini ciddiye alan, biraz deneyimli isimlerin burada defile yapması için hiçbir neden kalmıyor.