Los Angeles; Hollywood, Disneyland ve Türklerin sevdiği belli başlı restoranlardan ibaret değil. Gezilecek görülecek daha çok yer var...
İlk yapmanız gereken, şimdiye kadar size önerilen her şeyden uzak durmak. Neden mi? Çünkü Los Angeles turistik bir şehir değil. Her yerde olduğu gibi Los Angeles’da da Türklerin tercih ettiği belli başlı yerler ve restoranlar var. Hep aynı yerlere gitmeyi sevdiğimiz için aynı mekanlar kulaktan kulağa yayılıyor ama nedense gittiğimiz yerde bir yerli görmek mümkün olmuyor. Yerlilerin gitmediği turistik yerlerden uzak durmakta fayda var.
Los Angeles’da hakkını vererek gezmenin birinci kuralı, bir Los Angeleslıyla gezmek. Los Angeles küçük küçük şehirlerden oluşuyor, o yüzden “Merkezi olsun diye şurada kalın” demek mümkün değil, West Hollywood’dan Malibu’ya farklı birçok yerde kalınabilir. Tek şart araba kiralamak.
Los Angeles demek sadece “Pretty Woman”da gördüğünüz Beverly Hills ve Rodeo Drive’dan ibaret değil. Yakın yerler de görülmeli. Özellikle de Bob Hope ile meşhur olan ve sonrasında son derece zengin bir şehir olan Palm Springs. Hatta Palm Springs’de Workshop adlı restoran mutlaka görülmeli.
“Los Angeles’da ünlü görmek için şuralara gidilmeli” sözü başlı başına bir şehir efsanesi. Evet, ünlülerin bir kez de olsa görüldüğü yerler var ama ünlüler her gün aynı yerlere gitmiyor tabii, özellikle de şehirde bu kadar çok seçenek varken. Gezerken hedef ünlü görmek olmamalı, ama tabii ki hiç ummadığınız isimlere rastlamak da mümkün.
Çocuk değilseniz ya da çocuğunuzu gezdirmiyorsanız Universal Stüdyoları ve Disneyland’in kalabalığından uzak durmalı. Mutlaka gezecekseniz hızlı geçiş biletlerinden almakta fayda var.
Los Angeles’ın ve hatta ABD’nin en hip caddesi, Abbot Kinney. New York’un Soho’suna benziyor. Burada butikleri gezmek de, yeme-içme mekanlarında soluklanmak da mümkün. Hangileri mi? Gjelina, Tasting Kitchen, Other Room, Red Medicine gibi.
Farklı bir şey yapmak istiyorsanız, Frank Gehry imzalı Walt Disney Concert Hall’da bir klasik müzik konserine gidebilirsiniz. Sırf binayı görmek için bile değer.
Los Angeles’ı Los Angeles yapan en önemli şeylerden biri de plajlar. Laguna Beach, Newport Beach, Manhattan Beach, Malibu ve Venice Beach en çok görülmesi gerekenler. Hatta Venice Beach’te tarotçu Linda’ya uğrayıp sonra da İtalyan restoranı Piccolo’da yemek yiyebilirsiniz.
Şehirde sinema dışında da bir kültür-sanat hayatı olduğunu unutmamak lazım. Önemli sanat müzeleri LACMA ve Getty Museum mutlaka görülmeli. LACMA, tamamen bağışlarla yapılan bir şehir müzesi J. Paul Getty’nin sanat koleksiyonunun sergilendiği müzenin bir özelliği de en güzel Los Angeles manzaralarından birine sahip olması.
Alışveriş için en popüler yer, The Grove ama buradaki mağazalar her yerde var. En iyi alışveriş caddesi Santa Monica’daki 3rd Street Promenade. Bu caddede bir California markası olan Brandy Melville de yer alıyor. Burada bütün kıyafetler tek beden. Tabii bunda Los Angeles’da yaşayan herkesin fit olduğu varsayımı da önemli bir etken.
Gece çıkacaksanız, en popüler loungelardan biri Bungalow. Caz ve blues dinlemek istiyorsanız doğru adres, Mint. Daha Anjelique ya da Reina gibi popüler bir yer arıyorsanız, Greystone Manor iyi bir seçenek. Abbey’se Cahide gibi dragqueenlerin olduğu bir gece kulübü. Burada Mickey Rourke’la sık sık karşılaşmak mümkün.
Hamburger seviyorsanız uğramanız gereken bir fast food zinciri In-n-out Burger. Fast food ve zincir olmasına rağmen hamburgeri istediğiniz malzemelerle en taze şekilde hazırlıyorlar. California’nın en önemli sırlarından. Henüz ABD’nin doğu yakasında bile yok. Belki de her yerde olmadığı için bu kadar lezzetli geliyor.