Salonu ilk defa bu kadar kalabalık gördüm. Ayakta izleyenler de çoktu. Birçok genç kadın onun fotoğraflarını çekmek için birbiriyle yarıştı. Louboutin, ayakkabı tasarımcısı ya da işadamından çok bir popstar ilgisi gördü İstanbul’da. Tabii bunda Jennifer Lopez’in ‘Louboutin’ şarkısının da payı olabilir.
Bu işe 2.5 kişi olarak başladıklarını anlattı önce. Bir de ayakkabı modeli olan bir kız var yanlarında. İşte bu modelin bir gün provada ellerine oje sürmesiyle her şey değişiyor. Ayakkabıda bir farklılık yaratmak isteyen Louboutin kızın elinden ojeyi aldığı gibi ayakkabının tabanını kırmızıya boyuyor. Başta her sezon tabanın rengini değiştirme fikriyle yola çıkıyor. Ama kırmızı o kadar ilgi görüyor ki... “Trademark oldu, kırmızıyla devam edelim” diyorlar. Kırmızı tabanlar sayesinde ilk defa ayakkabılarda logo olmadan hangi markayı giydiğiniz belli oluyor. Nursace konusunu hiç açmayalım. İşte Louboutin çok basit bir tesadüfle marka olmak için ilk adımı atıyor. Bir kez daha görüyoruz, sadece zeka ve yetenek değil, şans da gerekli başarı için.
Kırmızı tabanlar daha sonra evliliklere bile neden oluyor. Bir kadın gelinlik ayakkabısı için Louboutin’den kendisine özel ayakkabı tasarlamasını istiyor. Düğüne sadece iki hafta kaldığını duyan Louboutin, "Bu kadar kısa sürede yapamam" diyor. Müstakbel gelin de "Ama ben sizin yüzünüzden evleniyorum, yapmak zorundasınız" diyor ve sokakta karşılaştığı ve ilk görüşte aşık olduğu utangaç adamın kırmızı tabanlar sayesinde peşinden gelip konuştuğunu anlatıyor. Louboutin daha sonra, 'bu kadar yüksek topuklarla koşamıyorum' diyen kadınlara çok kızdığını anlatıyor. "Benim ayakkabılarım koşu için değil, yavaş yavaş yürümeniz için, bakın bu sayede evlenenler bile oluyor" diyor.
“Kadınları dinleyin!”
Konuşması boyunca verdiği en iyi ders, ‘kadınları dinleyin!’ oluyor. Başarısını ailesindeki kadınları ve butiğine gelen kadınları dinlemesine borçlu olduğunu anlatıyor. Başarılı olmak isteyen erkeklere de tekrar tekrar ‘Kadınları dinleyin’ diyor. Bilmem anlatabildim mi? Mesaj yerine ulaştı mı?
İspark’tan açıklama var
İstanbul Büyükşehir Belediyesi İspark hakkındaki yazımla ilgili bir açıklama göndermiş. Başlık dikkat çekici: "Sakinlerden park ücreti alınmayacak"
"Evinin önüne otomobilini 18.00 ile 09.00 arasında park eden vatandaşlar kesinlikle park ücreti ödemeyecek. Konutunun önüne gece park ettiği halde borçlandırıldığını belirten vatandaşlar İspark’a yazılı olarak başvurduklarında gerekli incelemeler yapılarak, en kısa sürede kendilerine cevap verilecek."
Buraya kadar tamam. Peki ama 09.00-18.00 arası ne olacak? Arabalar da mesai yapmak zorunda mı? Her gün her yere arabayla mı gitmek zorunda semt sakini? O gün işten eve erken gelen ya da bütün gün evde oturan semt sakini yine de para ödemek zorunda kalmıyor mu? E, bu durumda ‘sakinlerden park ücreti alınmayacak’ başlığı yerinde mi? Hiç sanmıyorum.
Günün önerileri
1- J&B’nin bu akşam Forum İstanbul’un içindeki dev akvaryum Turquazoo’daki sualtı partisini kaçırmayın.
2- Beyoğlu’nda olmak istiyorsanız, 8’de DJ Statler & DJ Waldorf Parti’ye katılın. Aynı saatlerde Tepebaşı’nda Autoban’ın partisi de var.
3- James Cameron’ın 14 yılda tamamladığı, daha çok konuşacağımız ‘Avatar’ filmini izleyin. Mümkünse 3 boyutlu olarak.
4-Les Ottomans’daki Club 29’un yerine açılan Fun Fatale bir an önce görülmeli.
5-Stephane Pompougnac 26 Aralık’ta Public’te çalacak. Kaçırmak istemiyorsanız şimdiden rezervasyon yaptırın.