Eskiden lüks markalardan giyinmek önemli bir şeydi. Artık lüksün tanımı değişti. Logolu kıyafetlerin yerini çok daha önemli bir şey aldı. İşte 2010’un yeni lüksleri
Bir aylık ev kirasını Christian Louboutin marka bir ayakkabıya yatıran da, markanın kendisini satın alabilecek güce sahip olan da artık aynı ürünü giyebiliyor. Lüks eskiden zenginlere özeldi. O zaman yeni zenginler de yoktu. Lüks markaların ucuz ürünleri de... Oysa artık lüks denilen ürünleri sokağa (Yoksa alışveriş merkezine mi demeliydim?) çıktığımızda farklı gelir gruplarında sık sık görüyoruz.
Bizde tüketim çılgınlığı taksitli alışveriş ile iyice tavan yapmış durumda. Hiç bitmeyen indirimler, seri sonu mağazaları, ihraç fazlası ürünler de durumu tetikliyor. Bir de orijinalleriyle yan yana koyunca ‘Fark göremiyorum, ya siz?’ dedirten taklitler var. Herkesin üstünde aynı ürün olunca da haliyle
Üretimi de tanımı da değişti
Oysa artık lüks marka denince dev bir endüstri var. Eskisi gibi aile şirketleri ve atölyelerde elle üretilen ürünler artık kalmadı. Şimdi büyük şirketler ürünlerinin çoğunu işçiliğin ucuz olduğu ülkelerde yaptırıp, sonra da kendi ülkelerinde ufak bir detay ekliyor. Finalde de ‘Made in France’ ya da ‘Made in Italy’ damgasını yapıştırıveriyor.
Eskiden Louis Vuitton bir çanta lüksün sembolü olabilecekken artık hiçbir kıyafet ya da aksesuar lüksün sembolü olamıyor. Çünkü hepsi yaygın ve ulaşılabilir.
"Lüks ihtiyacın bittiği yerde başlayan ihtiyaçtır" demiş Coco Chanel. Çok da haklı. O zaman markaları da böyle tanımlamış. Ancak günümüzde lüks kavramı değişti, markalar eski değerlerini kaybetti. Şimdi herkes yeni lüksler peşinde. İşte size mini bir 2010 lüksleri listesi.
2010 YILININ EN FAVORİ LÜKSLERİ
- Kendinize ayıracak zamanınızın olması ve sadece kendiniz için bir şeyler yapabilmek. İşte 2010’un en büyük lüksü bu.
- Hobiyi işe dönüştürebilmek ve sevdiğiniz şeyleri yaparak para kazanabilmek. Tabii bu arada "Kafe açıp köşeyi dönerim" diye düşünüp paraları batırmamak lazım.
- Evin ve işin yakın olması. Böylece zamandan kazanabilirsiniz.
- Trafikte saaatler geçirmek zorunda olmamak. Sadece zaman kazanmakla kalmaz, bir de stresten kurtulursunuz.
- Sağlık ve kilo problemi olmadan istediğinizi yiyebilmek. O şanslı insanlardan biri olabilmeyi kim istemez ki?
- Çocukların okula yürüyerek gidebileceği mesafede oturmak. Artık okul hayatının iki yaşında başladığı düşünülürse, yazık değil mi sabahın köründe trafikte sefil olan bebeklere?
- İstediğiniz anda seyahate çıkabilmek ve kendinizi yeniden şarj edebilmek. Bunun için zaman, para ve sağlık üçü bir arada gerekiyor. Birinden biri yoksa gerçekleştirmek mümkün değil.
- Cep telefonu ve internet olmadan birkaç saat de olsa durabilmek. İstesek de artık duramıyoruz.
- Büyümeyi reddetmek için eğitim hayatını mümkün olduğu kadar uzatabilmek, master ya da doktora yapabilmek ve iş hayatına mümkün olduğu kadar geç atılmak.
- Kişiye özel hizmetlerden faydalanabilmek. Örneğin özel hoca ile pilates, yoga, spor yapabilmek.
- Eşi benzeri olmayan, sadece sizde olacağını bildiğiniz parçaları toplayabilmek. Bu bir sanat eseri de haute couture bir kıyafet de olabilir.
Bu sergiyi kaçırmayın!
Türkan Derya Güven’i ismen tanımayabilirsiniz. Çünkü o ortalarda görünmeyi hiç sevmeyen biri. Ama yaptığı işleri bilmeyen yok. Kara Melek, İkinci Bahar, Yeditepe İstanbul, Hırsız Polis gibi sevdiğimiz dizilerin yönetmeni. Aynı zamanda Ozan Güven’in eşi ve bir çocuk annesi. Onun fotoğrafçı yönünü hiç bilmiyordum. Bebek’te bir afiş görünce şaşırdım. ‘İşsiz’ adlı bir fotoğraf sergisi açtı. Arnavutköy’deki Galeri Selvin’de. 3 Nisan’a kadar sergiyi gezebilirsiniz.