Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen hafta sonunun sorusu şuydu, İstanbul’da Moda Günleri mi, Bodrum’da son tatil günleri mi? Sadece bana kalsa İstanbul Moda Günleri’ni tercih edebilirdim. Ama nedense kendimi Bodrum’da buluverdim.
Bodrum’a gitmeden birkaç saat önce İTÜ Taşkışla’ya koştum. Fuar alanını gezdim. Bahçeli avluda oturdum, Otto’da bir şeyler yedim ve en önemlisi Mehtap Elaidi’nin defilesini izledim.

Defilede izdiham
Defile perşembe günü saat 15.30’daydı. Bir iş günü öğleden sonrası... İzdihamı görünce şaşırdım. Meğer ne kadar çok moda meraklısı varmış. Herkes içeri girmek için birbirini itiyor, kapıdaki görevliler davetlileri geri itiyor. Davetliler ısrarla ‘Ama bizim davetiyemiz var’ diyor. Görevliler ‘E, ne yapalım?’ diye kısa ve net, umursamaz cevaplar veriyor.
Tam bizde olacak bir fiyasko. Ya gerçekten çok fazla davetiye dağıtılıyor ya davetiyesiz çok kişi geliyor ya da organizasyon zayıf. Belki de d şıkkı, hepsi.
İçerisi sauna gibi. Bir süre sonra ‘Aman defileyi izlemeyeyim, atölyesine giderim nasıl olsa’ deyip kendinizi can havliyle önce o kalabalığın arasına, sonra da dışarı atıyorsunuz. İzlediğiniz defileden aklınızda pek bir şey kalmıyor. Elaidi’yi Teşvikiye’deki ilk yerinden beri takip eden ve seven biri olarak bunu çok umursamıyorum. Konsantre olabilseydim eminim seveceğim çok şey çıkacaktı.
Umarım sonraki günlerde bu sorunlar çözülmüştür. Çözülmediyse de umutluyum, seneye daha iyi olacağına inanıyorum, inanmak istiyorum.
En çok Hakan Yıldırım defilesini kaçırdığıma üzüldüm. Hakan Yıldırım’ın Beymen için hazırladığı koleksiyonu çok beğenmiştim. Koton için hazırladığı koleksiyonu ve moda günlerinin kapanış defilesi olan kendi koleksiyonunu da çok merak ediyorum.
Bir de Hatice Gökçe’nin defilesini izlemeyi çok isterdim. Erkekler için farklı tasarımlar yapan tek isim Hatice Gökçe. Bu defilesinde ressam Taner Ceylan da podyuma çıkıp izleyenlerin fotoğraflarını çekmiş. Moda ve sanat iç içe durumu.

Bodrum’da yeme-içme önerileri
Evet bunları kaçırdığıma çok üzgünüm. Ama Bodrum da bir başka güzel şimdi. Gereksiz bir kalabalık yok. Ama ramazan diye söylenildiği gibi bomboş da değil.
Türkbükü’nde Maça Kızı, Ship Ahoy, Fidele ve Mavi’nin iskeleleri doluyor. Birçok dükkânda fiyatlar inmiş. Türkbükü’nün en eskisi İpekçe’de ise fiyatlar aynı, ama elbiseler de takılar da çok başarılı.
Hoca’nın Yeri’nde süper mantı, çiğ börek, gözleme var. Bir de kablosuz internet... Hem yemek yiyor hem de internette bütün işlerinizi halledebiliyorsunuz. Hoca’nın Yeri’nin bu yılki asıl sürprizi meşhur Bitez Dondurmacısı. İçinde şeftali parçaları olan şeftalili dondurma ve içinde konyağa batırılmış üzümler olan çikolatalı dondurma nefis.
Dondurma demişken Bebek’teki Mini’nin güllü lokumlu dondurmasını da şimdiye kadar denemediyseniz mutlaka deneyin. İçinden lokum parçaları çıkıyor. Mehmet Yaşin’in deyimiyle damak çatlatan bir lezzet. Güllü lokum sevmeyenler bile bu dondurmaya bayılıyor.
Bodrum’a dönelim... Bodrum’da Bozburun’daki Orfoz’un şubesi var. Bilenler bilmeyenlere anlata anlata bitiremiyor. Buraya bir balıkçı deyip geçmek mümkün değil. Michelin yıldızlı bir restoran ayarında.

Gümüşlük’ün en iyisi hangisi?
Balıkçılara gelince... Gümüşlük’te herkes Mimoza’yı bilir. Oysa Mimoza’nın fiyatları artık uçmuş durumda. Gümüşlük’e gidince ressam Suat Akdemir’in atölyesine uğradık ve onu yakalamışken nerede yemek yiyelim diye sorduk. Hiç düşünmeden tek bir yer önerdi. Adı Siesta. Gümüşlük’ün en ucunda. Diğer balıkçılardan daha sakin. Kabak çiçeği dolmasından deniz börülcesine mezeler şahane. Sonra bir baktık ki Vedat Milor da Gümüşlük’te Siesta’yı önermiş. Suat Akdemir ve Vedat Milor’a biz de hak verdik.
Eylül Bodrum’un en güzel zamanı. Hava güzel, hiç yapış yapış olmuyor. Kalabalık azalıyor, fiyatlar iniyor. E, daha ne bekliyorsunuz?