Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

New York’ta Aysun Kayacı’yla karşılaşıyorum. Tam da ‘Harvardlı oldu’ haberlerinin üstüne. Yanında çok yakın arkadaşı Ebru Güzel de var.
Aysun’u hafta sonu tatilinde yakalamışken hemen soruyorum, Amerika’ya niye geldiğini. ‘Ben aslında görünmez olmak istedim’ diyor önce. Sonra da Yeditepe Üniversitesi’ndeki profesörü sayesinde Harvard Üniversitesi’nde iki ders alma imkânı olduğunu anlatıyor. Ayrıca tezini de Boston’da yazacak.
Harvard’a yatay geçiş haberleri tabii ki gerçekleri yansıtmıyor. Belli ki buna en çok da Aysun üzülmüş, profesörlerine ve sınıf arkadaşlarına mahcup olduğu için. Zaten kendisinin ağzından çıkan böyle bir laf da yok. Bu konuları konuşmak da istemiyor. Türkiye’de değilken bile neden kendisinden bu kadar söz edildiğini de anlamıyor.
Harvard’da Türkoloji okuyanların onu aralarına hemen kabul ettiklerini ve bundan çok mutlu olduğunu anlatıyor. ‘İleride hepsi çok değerli akademisyenler olacak, ben de onları tanıdığım için çok şanslıyım’ diyor. Osmanlıca dersi aldığı Prof. Cemal Kafadar’ı anlata anlata bitiremiyor.
Aysun’un Harvard olayı bu kadar tartışıldı. Ama burada asıl atlanan bir gerçek var, o da bu yaşta bu kadar şana şöhrete sahipken, çok iyi teklifler alırken her şeyi elinin tersiyle itip üniversite eğitimine devam etmesi. Aysun, kim ne derse desin hayalini gerçekleştiriyor. Asla ‘Ben oldum’ demiyor. Kendini geliştirmek için sürekli çalışıyor. Evet 3 ay sonra derslerini tamamlayıp dönecek, ama bu altı üstü 3 aylık bir Amerika seyahati demek değil. Kaçımız aynı cesareti ve azmi gösterebilirdik, bilmiyorum.

Haberin Devamı

New York’ta Aysun Kayacı’yı gördüm

Bond ve Wolverine’in sahnesi nasıl?
İki gece önce Daniel Craig ve Hugh Jackman’ın tiyatro oyunu sırasında izleyicilerden birinin cep telefonu çalıyor. O sırada Hugh Jackman birden monologunu kesip izleyicinin olduğu yöne dönüyor ve ‘E, hadi telefonunu açacak mısın?’ diye soruyor. Telefon hâlâ çalmaya devam edince, ‘E, hadi kapat artık şu telefonu’ diyor hışımla.
İki gece sonra aynı salondayım. İçeri girerken cep telefonumu kapatmak konusunda sürekli uyarılıyorum. Broadway’de geçen hafta başlayan iki kişilik bir oyundayım. Adı ‘A Steady Rain’. Daniel Craig ve Hugh Jackman oynuyor. Biz onları James Bond ve X Men’deki Wolverine olarak tanıyoruz.
Şimdi hem çocukluk arkadaşı hem de ekip arkadaşı olan ve aynı kadına âşık olan Chicagolu polis rolündeler.
Bu oyun Chicago’da ilk sahnelendiğinde ve henüz ünlü isimler rol almadığında da çok beğeniliyor. James Bond’un yapımcılarından biri teksti Daniel Craig’e öneriyor. Daniel Craig bayılıyor ve hemen Hugh Jackman’ı ikna ediyor birlikte oynamak için. Zaten böyle iki büyük star olmasaydı bu oyun asla Broadway’e gelemezdi diyorlar.
Sahnede Daniel Craig ve Hugh Jackman’ı görünce inanamıyorsunuz. İkisinin de havasından eser yok. Çok sıradan, hatta çirkinler. 1.5 saat boyunca sandalyelerinden pek de kalkmayarak konuşuyorlar. Genelde monolog ağırlıklı.
Daniel Craig’in İngiliz ve Hugh Jackman’ın Avustralyalı aksanından hiç iz yok. Onları ilk defa Amerikan aksanıyla konuşurken izliyorum. Gerçekten çok başarılılar. Hatta bu halleriyle sokakta karşılaşsanız bile onları tanımanıza imkân yok. Boşuna star olunmuyor işte.

Haberin Devamı

New York’ta Aysun Kayacı’yı gördüm
Chanel’in Türkiye reklamı
5. Cadde’deki Saks Fifth Avenue mağazasının dev vitrininde sürekli Türkiye görüntüleri dönüyor. Nasıl mı? Vitrine bir Chanel treni kurulmuş. Trenin kompartmanlarında TV ekranları var. Her ekranda da ayrı bir Türkiye manzarası. Bir bakıyorsunuz Coco Chanel’i canlandıran Audrey Tautou Haydarpaşa Garı’nda, bir bakıyorsunuz Boğaz’da vapurda, bir bakıyorsunuz Kapalıçarşı’da...
Bu görüntüler aslında ABD’de geçen hafta vizyona giren ve Coco Chanel’in hayatını anlatan ‘Coco Avant Chanel’ adlı filmden. Daha ilk gününde sinemaların önünde uzun kuyruklar vardı. Görüyorsunuz işte modanın gücünü. Film bizde de 6 Kasım’da vizyona girecek.
Coco Chanel yıllar önce Orient Express ile İstanbul’a gelmiş. Filmin bu bölümünü parfüm için reklam filmi haline getirmişler. Yaşasın, parfüm reklamından çok Türkiye tanıtımı olmuş!

Haberin Devamı

İstanbul Tag’leniyor!
Hayır hayır, facebook’tan bahsetmiyorum. Tag bir kısaltma. Trio Art Group, 3 kişilik yeni bir grup. Murad Erenler, Jack Ojalvo ve Aslı Kuriş’ten oluşuyor. Murad Erenler sanat galerisi sahibi bir babayla, yeme-içme sektöründe işletmeci bir annenin oğlu. İstanbul ve Bodrum eğlence hayatını bilenler Gügü’yü tanır. Murad Gülsün Sami’nin oğlu. Dolayısıyla bu iş onun için biçilmiş kaftan. Üç ortak da farklı sektör-lerden. Ama birlikte Türkiye’de daha önce yapılmamış bir şeyi yapmaya çalışıyorlar. Sanat galerilerini ve restoranları bir araya getirecekler. Nasıl mı?
İlk etkinlikleri Asmalımescit Flamm’da dün başladı. Ayşe Küçük imzalı serginin adı ‘Hello Goodbye.’ Küçük 1983 doğumlu genç bir sanatçı. Venedik Bienali’nden New York’taki Broadway Galeri’ye kadar pek çok yerde eserleri sergilendi. Ödüller bile aldı. Ayşe’nin sergisini Flamm’da 30 Ekim’e kadar görebilirsiniz.