Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Liderlerden ve U2’dan sonra şimdi de ben New York’tayım. New York’ta inanılmaz hızlı bir tempo var. Uçaktan inip gece gece bavulları otele bırakıp hemen kendimi sokaklara atıyorum.
Önce Meatpacking’e gidiyorum. Eskiden sadece kasapların olduğu sonradan Pastis ile popüler hale gelen bölge. Burada STK’de yemek ve sonra meşhur gece kulübü Kiss & Fly, hemen yanında lounge ve perdelerle ayrılan dekoruyla kulüpten çok şato salonuna benzeyen özel oda... Masamızda Michael Achenbaum var. Michael genç bir Rus işadamı. Miami, Los Angeles ve New York’ta şubeleri olan Gansevoort otellerinin sahibi. Donald Trump gibi bir emlak kralı. Gece boyunca nereye gitsek, nerenin önünden geçsek sonradan onun olduğunu öğreniyoruz. Ama son derece mütevazı. ‘New York’tan sonra favori şehrim İstanbul’ diyor. Çok yakın Türk arkadaşları var. Onların sayesinde İstanbul gece hayatına son derece hakim. Şimdi İstanbul’da yeni bir proje için yer bakıyor. Çok yakında İstanbul’da...
New York’ta yanımda Michael varken kral gibiyim, Michael yokken ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

Playboy güzeli Victoria Plaza’da
Ertesi gün Türklerin çok sevdiği Nello diye bir İtalyan restoranına gidiyoruz Madison’da. Türkler işletiyor. Yurtdışında İtalyan restoranlarını Türklerin işletmesi çok sık rastlanılan bir durum. E, birbirimize benziyoruz. Nello’da bir şeyler atıştırıp Plaza Otel’e geçiyoruz. Otelin girişinde kocaman bir Türk bayrağı dalgalanıyor. İçeri girerken kapıda Mica Ertegün’le çarpışıyoruz. Yine her zamanki gibi çok zarif ve şık. Birkaç adım sonra E’yi izleyenlerin iyi bileceği eski Playboy güzeli Victoria Silvstedt ile karşılaşıyoruz. Masadaki erkekler Victoria’yı çok yapay buluyor, meğer Kendra’yı beğeniyorlarmış. O yüzden kimse Victoria’ya yüz vermiyor.

Carrie ve Big’in düğün yemeği: Buddakan

Akşam Sex and The City’de Carrie ve Big’in düğün prova yemeğinin yendiği, uzun masalı Uzakdoğu restoranı Buddakan’a gidiyoruz. Buddakan’ın yemekleri kadar atmosferi de etkileyici. Sonra içeri girmesi çok zor olan gece kulübü 1 Oak’a geçiyoruz. Michael sayesinde yerimiz hazır. Müzik süper. Herkes dans ediyor. Striptizcilerin etrafında dans ettiği borulardan var burada. Boru dansı yapan müşteri de çok.
Ertesi gün İtalyan restoranı Cipriani, akşam ise yine Meatpacking’de Bagatelle. Bagatelle tam Lucca gibi bir restoran-bar. Dekor İzzet Çapa mekânlarını andırıyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin eğlence hep aynı. Yine şişelerce şampanya açanlar var. Bir de gecenin ilerleyen saatlerinde herkes masaların üstüne fırlıyor.

MOMA’da Ron Arad sergisi

Ertesi gün modern sanat müzesi MOMA’dayım. MOMA uzun bir tadilattan sonra epey büyümüş. Doğrusu bu kadar çok Picasso resmi Picasso Müzesi’nde bile olmayabilir.
Endüstriyel tasarımcı Ron Arad’ın ‘No Discipline’ adlı sergisini geziyorum. Kitap kurdu adındaki spiral şeklindeki kitaplık ya da bazı sandalyeler o kadar tanıdık ki hepsinin Ron Arad’ın tasarımı olduğunu görmek şaşırtıcı.
Mimari tasarım katına girdiğimde kendimi Mozaik ya da Haaz Galeri’de gibi hissediyorum. Binlerce euro’lara satılan ev eşyaları burada satılmıyor ama sergileniyor. Alt katta Gauguinler, Matisseler, Pollocklar derken daha çok görülecek eser var.
MOMA’yı hakkıyla gezmeye birkaç saat yetmiyor. Ama yetişmemiz gereken çok önemli bir randevu var, hem de tahmin edin bakalım kiminle!

Jude Law ile randevum var!

Jude Law tam 15.00’de bizi bekliyor. Broadway’deki tiyatrosunda. Londra’dan ve Danimarka’dan sonra Hamlet New York’ta. Daha resmen başlamamışlar, ama ön gösterim sayesinde New York’ta herkesten önce Jude Law’u izliyoruz, hem de uzansak elini tutabilecek mesafeden...
Evet, çok yakışıklı, çok çekici. Her filmine bayılmasam da sahnede oyunculuğuna hayran kalıyorum. 3 saat 15 dakikalık oyunda olağanüstü bir performans sergiliyor. Üstelik de tam ‘Olmak ya da olmamak’ repliği sırasında korkunç bir melodiyle üst üste çalan cep telefonundan bile hiç etkilenmiyor.
Jude Law diyor ki ‘Bence 19 ile 40 yaş arasındaki aktörler için yazılmış en iyi rol Hamlet.’ Sonra da ekliyor ‘Hamlet hepimizin sorduğu soruları soruyor. Niye burdayız, biz kimiz, bundan sonra ne olacağız, bütün bunların amacı ne gibi sorulara cevap arıyor.’
Sırf Jude Law değil olağanüstü oynayan. Bütün ekip döktürüyor. Ayrıca oyunu çok sadeleştirmişler. Diyaloglar da kıyafetler de günümüze yakın. Örneğin Hamlet’in annesi, koskoca kraliçe pantolon giyiyor. Shakespeare’in çok ince esprileri de eklenince tadından yenmiyor. Aralarda bol bol gülerek 3 saatin nasıl geçtiğini anlamıyorum.
Şimdi Broadway’de ünlü, yakışıklı aktörler çıkarması var. Daniel Craig ve Hugh Jackman’ın yeni oyunu ‘A Steady Rain’i yarın izleyeceğim. Bakalım orada da Hamlet’teki gibi seyircilerin yüzde 90’ı mı kadın olacak? Daniel Craig ve Hugh Jackman izlenimleri... New York sokaklarında Türkiye’den ünlü bir isimle dertleşme... Az sonra...