Haber kanalları bile gündemi görmezden geliyor. Herkes bir kaçış peşinde. Neyse ki 40 gün 40 gece sürecek olan ‘İstanbul Shopping Fest’imiz var. Bir kez daha görüyoruz, ne yaparsak yapalım, arabesk içimizde...
Japonya’dan sonra şimdi de Libya’yla sarsılıyoruz. İşin ilginci, haber kanalları Libya’da olanları vermiyor. Artık ciddiye mi almıyorlar, yoksa onlar da çok bunaldılar, başka konulara mı kaçmak istiyorlar, belli değil.
Benim bu hafta sonu kaçışım İstanbul Shopping Fest ile oldu. Amaç belli, hem ekonomiye katkıda bulunalım, hem de ‘retail therapy’ yapalım. Tamamen ihtiyaçtan.
Cuma akşamı başladım. Derbi merbi dinlemedim, kendimi İstinye Park’a attım.
“Vogue’un sergisini gezerim, biraz da dükkan dolaşırım” dedim. Önce Dim Sum’da yemek yedim. Yemekleri bu kadar iyi olan, fiyatları hâlâ makul kalan çok nadir yerlerden biri ama ne yazık ki hak ettiği ilgiyi görmedi. Yemek sonrası hazım niyetine vitrin bakmaya başladım. Saat 24.00’e geliyor, millet La Senza’da kapış kapış seksi iç çamaşırı alıyor. “O renkleri, o modelleri kim giyer?” dediğiniz şeyler peynir ekmek gibi satıyor. Şaşkınım, herkesin iç dünyası ne kadar renkli!
İstinye Park dolu ama tıklım tıklım değil. Vogue’un ‘Fashion’s Night Out’u gibi olmamış. Ee, tabii bu bir gece değil, 40 gün 40 gece sürecek. Çok turist de yok etrafta.
Saat 24.00 oluyor, mağazalar 02.00’ye kadar açık. Ama gözlerim kapanıyor, en son kendimi H&M’de kazakların durduğu masaya yığılmış buluyorum. Ee, bu kadar manyaklık yeter! Alışveriş işkenceye dönmüş durumda. Neyse ki bir şey almadan sadece bakınarak atlatmayı başarıyorum. Bu da mikroekonomime bir katkı tabii! Yine de kendimi çok çaptan düşmüş hissetmeme engel değil. Neden mi? Hem dükkanlar kapanmadan bittim, hem de en sevdiklerime bile gezemedim. Neyse daha 39 gün 39 gece var!
Beymen Brasserie’de göbek atıyorlar
Ertesi gün sabahtan başlıyor Shopping Fest hazırlıkları. Evde durmak ne mümkün! Abdi İpekçi Caddesi “İndim dereye, taş bulamadım, kendime göre eş bulamadım” diye yıkılıyor. Akşam burada parti var. Sokaklar yılbaşı partisindeki gibi kalabalık değil ama trafik felç, yollar kapanmış.
Cartier’nin önünde Burhan Öçal ve Trakya All Stars “Bu fasulye 7.5 lira, hem kaynasın hem oynasın” diye başlıyor, “Ayılana gazoz bayılana limon” diye devam ediyor. Beymen Brasserie’de oturanlar ayağa kalkmış, göbek atıyor. En ‘cool’ denilenler bile.
Yapacak bir şey yok. Arabesk içimizde. Hangi markaları getirirsen getir, ne imaj yapmaya kalkarsan kalk fark etmiyor. Nişantaşı köy düğünü gibi. Ama zorla eğlence bu kadar oluyor işte. Herkes mutlu edilemiyor. Gezmeye gelenler eğleniyor, burada yaşayanlar söyleniyor, satış görevlileri de şikayet ediyor, “Bugün üçüncü defa çalıyor bu şarkı” diye.
Bir Arap kaç kişiye bedel?
Mağazalarda birkaç Arap turist dışında kimsecikler yok. Gerçi kimbilir bazen bir Arap turistin alışverişi kaç kişininkine bedel olabiliyor. Belki de herkes 24.00’ten sonrayı bekliyor. Geceyarısı Ozan Doğulu çalacak zaten. Bu arada Grissini’de Elle’in partisi var. Turuma devam ediyorum. İstanbul Shopping Fest cıngılı çalıyor arada. Hani bütün mağazalar açık olacaktı Shopping Fest için? Yarısı kapalı. Hani özel indirimler olacaktı? Sadece birkaç tane üründe indirim var. O ürünler de öyle bir saklanmış ki bulabilene aşkolsun! Çoğunda indirim oranı da söylendiği gibi yüzde 30 değil. Olsun, ekonomi sayfalarının yalancısıyım, ilk günde bazı mağazalar rekor bile kırmış. Torium’daki Koton’da bir Arap turist cironun yüzde 25’ini harcamış, saat 03.00’e kadar alışveriş yapmış. Enerjisine şapka çıkarıyorum.
Nişantaşı’na dönelim. Geçen yazın en büyük konusu olan 23.59 yasağı Nişantaşı’nda geçerli değil. Sokakta müzik bangır bangır devam ediyor, evlerde camlar sallanıyor. Mağazalarda Comme des Garçons’lar satılıyor. Sokaklarsa Ozan Doğulu’nun albümünden Ajda Pekkan’ın söylediği şarkıyla yankılanıyor. “Bir garip yolcuyum hayat yolunda / Yolunu kaybetmiş perişanım ben / Yalan dünya her şey bomboş...” İşte özetimiz budur!
TAPV çalışıyor, ya siz?
Cuma günü Enci Velidedeoğlu sayesinde Türkiye Aile Sağlığı ve Planlama Vakfı’nın (TAPV) davetine katıldım.
Caroline Koç’un başkanlığını yaptığı vakıf bu kez bir kadınlar matinesi düzenlemiş. Demet Akbağ hasta hasta sahneye çıktı, her zamanki gibi müthişti. Ziynet Sali, Sibel Can ve hiç değişmeyen, hep aynı kalabilen mucize adam Erol Evgin şarkılar söyledi.
Bu kadar kadın bir araya gelince tabii susmak ve sahneye konsantre olmak mümkün olmuyor. Zaten asıl önemli olan bu kadar kişiyi bir araya getiren amaçtı.
Alev Taşkent Belgin ‘Annem Derdi Ki’ adlı kitabının tüm gelirini Türkiye Aile Sağlığı ve Planlama Vakfı’na bağışlamış. Bunun şerefine düzenlenen davetten sağlanan gelir de vakıf çalışmalarında kullanılacak. Siz de katkıda bulunmak isterseniz www.tapv.org.tr sitesinden detaylı bilgi alabilirsiniz.