Ressam Suat Akdemir çok özel biri. 79 günde, bisikletle 5 bin 700 kilometrelik bir Türkiye yolculuğu yaptı. Şimdi ‘Sınırlar/Kıyılar’ kitabıyla yolculukta çektiği fotoğrafları ve notları bizimle paylaşıyor
Çok az insan var, tanıdığım için kendimi bu kadar şanslı hissettiğim. Ressam Suat Akdemir benim için öyle. Çok özel olduğuna inanıyorum. Çünkü o gerçek bir sanatçı.
Sadece eserleri değil hayata bakışı, yaşam tarzı ve değerleriyle beni etkiliyor. Sanatçıların birer pazarlama harikası olmadığı dönemden kalma. Zaten hiç o taraklarda bezi yok. Onu ne bir sanat fuarı açılışında görebilirsiniz, ne bir koleksiyonerle gezmede...
Onu bırakın boyalarıyla, resim yapsın ya da seyahate çıksın, bisikletle hiç bilmediği bir ülkeyi boydan boya gezsin, fotoğraf çeksin.
79 günde, bisikletle 5 bin 700 kilometre
Seyahat seven biri olarak Suat’ın seyahatlerini de her zaman merak etmişimdir. Hep dinlemek istemişimdir. İsteğim sonunda gerçek oldu. Suat Akdemir’in ‘Sınırlar / Kıyılar’ adlı seyahat kitabı basıldı. Bu sınırlı sayıda basılan kitap, Suat’ın 2002 yılında Türkiye’nin sınırlarını ve kıyılarını gezdiği 79 günlük, 5 bin 700 kilometrelik bisiklet yolculuğunun belgesi aslında. Sadece fotoğraflar değil, seyahat notları da etkileyici. Suat’ın kalemi de çok güçlü. Bazen düşündürüyor, bazen güldürüyor. İşte Suat’ın notlarından bölümler...
“Yol soracaksanız asla grup halindeki insanlara sormayın! Kafanızın karışmasından başka bir işe yaramıyor. Kahveler tahmin edileceği gibi en iyi bilgi edinme mekanları. Nereden olduğunuzu söylemezseniz sohbet başlamıyor. ‘Nerdensin?’ sorusu, ‘Merhaba’ gibi. Bunu herkesin sorduğunu düşünmüyorlar elbette. En iyisi bir tür meditasyon gibi algılayıp sabırla cevap vermek. Oranın da neresinden olduğunuzu soruyorlar...”
Suat yerinde gözlemleriyle duygularımıza da tercüman oluyor. “Türkiye’nin asıl sorunu parasızlıktan ziyade zevksizlik. Kılık kıyafetten sofralara, caddelerden odalara, sohbetlerden ilişkilere, müzikten resme kadar her yere derinlemesine sızmış zevksizlik. Kötü zevk de değil, bütünüyle zevk yoksunluğu ve bu bir yaşama kültürü oluşturamıyor. Taklitçilik, özenticilik, sebebi kendinden menkul şişinmecilik. Al işte! Az önce aynı masada gülüp oynayan gruptaki gençlerden erkek olanlar bir kız meselesi yüzünden birbirlerine bıçak çekiyorlar. Hepsinin saçı sakalı son model, davranışları ilk model. Havuzdaki ördekler vakvaklıyor. Garson kavgacıların arkasından Türkiye’yi bu çakallar yönetecek diye vahvahlanıyor...”
Suat’ın yazdıklarını okurken ve tabii fotoğraflarına bakarken siz de onunla yolculuğa çıkmış kadar oluyorsunuz. Üstelik bisiklet üstünde 79 gün geçirmeden. ‘Sınırlar / Kıyılar’ kitabı her kütüphanede yer almalı. Umarım bu sınırlı sayıda basımla kalmaz, arkası gelir...
JLo’nun Hakaan elbisesi
Bir haftadır Jennifer Lopez’in bir TV programında giydiği krem rengi mini elbiseli fotoğrafları sayfaları süslüyor. Herkesin ağzı açık, dekolteli JLo’yu izlediğini görüyoruz.
Hatta elbise o kadar seksi ki, Jennifer Lopez bile “Çocuklarım bu kadar seksi halimi görsün istemiyorum” diye açıklama yapmış. İnternette Jennifer Lopez böyle bir elbise giymek için kilolu diyenlerden, elbisenin ne kadar seksi olduğunu söyleyenlere birçok ses var. Oysa hepimizi ilgilendiren daha önemli bir özelliği var bu elbisenin. Fotoğrafları görür görmez, “JLo Hakaan giymiş” dedim.
Hakan Yıldırım’ın tarzı hemen belli ediyor kendini. Madonna, Beyonce, Emma Watson’dan sonra şimdi JLo da son albümü ‘Love’ın tanıtımında televizyona Hakaan imzalı elbisesiyle çıkıyor. Burada hâlâ Hakan’ın başarısı didik didik sorgulanırken Hakan çoktan aldı yürüdü işte.
Ürünün reklamı mı, yoksa ünlünün mü?
Dans yarışması bereketli çıktı. Burcu Esmersoy’dan sonra şimdi de bütün reklamların yıldızı Eda Taşpınar olmuş durumda. Bir bakıyorsunuz banka reklamında karşımıza çıkıyor, bir bakıyorsunuz epilatör reklamında. Burcu’nun, Eda’nın ya da bu kadar çok reklam teklifi alan herhangi bir kişinin gelen teklifleri kabul etmesini anlıyorum. Önlerine gelen fırsatı tabii ki değerlendirecekler. Benim anlamadığım bu kadar önemli şirketlerin, bu kadar önemli reklamcıların farklı isimler yerine hep aynı dönemde aynı isimleri tercih etmesi. Küçük bir ayrıntı gözlerinden kaçıyor sanki. Evet, reklamlar konuşuluyor. Ama asıl konuşulan ürünler ya da firmalar değil, reklamlarda oynayan ünlüler.