Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

PARiS’TEN BiLDiRiYORUM



Paris macerası kaldığımız yerden devam ediyor. Dünyanın en güzel kadınlarından hangisiyle ‘Societe’ye karıştık? Ayşe Arman’dan yılın iltifatı. Güneri Cıvaoğlu ve Serdar Turgut’a göre ideal kadın ölçüleri


Vogue Türkiye gezisinin sonunda Neyyire Özkan ile konuşurken Ayşe Arman’dan unutamayacağım bir iltifat alıyorum. 18 yaşında olduğumu zannetmesi, en azından öyle söylemesi beni uçuruyor. İltifatıyla beni mest eden Ayşe Arman, Erdal Şafak’tan güzelliği ile ilgili iltifat alınca ‘Teşekkür ederim ama zekam ya da gazeteciliğimle ilgili bir iltifatı tercih ederdim’ demiş. Oysa dış görünüşle ilgili güzel sözler de pekala hepimizi mutlu ediyor.

Haberin Devamı

‘Ravioli kadınlar’ beğeniliyor
Beni ve olay mahalindeki bütün kadınları sevindiren bir diğer açıklama da Güneri Cıvaoğlu ve Serdar Turgut’tan geliyor. Hüseyin Çağlayan defilesi sonrasında konu mankenlerden açılıyor. Uzun uzun sıska kadınları hiç beğenmediklerini anlatıyorlar. Cıvaoğlu’nun bu konuda bir de özlü sözü var. ‘Kadın dediğin ravioli gibi olacak.’ Tercümesi, ele avuca gelecek.
Yaz öncesi süper moral depoluyorum. ‘Ravioli kadın’ tarifine uyduğum için kendimi yeme-içmeye veriyorum. Eklerler, milföyler derken iş çığırından çıkıyor. Tabii ben de!
Seyahati uzatmaya karar verip kendimi St. Germain’e atıyorum. Bizim mağazalardan sonra St. Germain’deki butikler son derece köhne geliyor. Eskiden yurtdışına alışverişe gidilirdi. Oysa şimdi en güzel mağazalar ve alışveriş merkezleri İstanbul’da.

Prenses Caroline’le Societe’deyiz
Akşam Zeynep Özçoban’la ünlü Costes grubunun son mekanı La Societe’ye yemeğe gidiyoruz. Yan masamızda çok doğal ve güzel bir kadın oturuyor. 40’larında, hafif makyajlı, saçını gelişigüzel bir mandalla tutturmuş. Ne kadar da Prenses Caroline’e benziyor derken anlıyorum ki yanımızdaki Caroline’in ta kendisi. Ama fotoğraflarında gördüğümüz gibi çökmüş bir hali yok. Hannover Prensi Ernst August’tan ayrılmak belli ki ona yaramış.
Prenses Caroline son derece rahat bir şekilde yemek yiyor. Restoranda bizim dışımızda kimse de dönüp ona bakmıyor. Caroline ayağa kalktığında kendisini tepeden tırnağa inceliyorum. Siyah deri pantolonu ve siyah ipek bluzuyla kızı Charlotte’tan çok farklı değil. 53 yaşında, 4 çocuk annesi olduğuna inanmak zor.
Yanındaki arkadaşı da Fransız eski bir model ve yeni tasarımcı Ines de la Fressange. Jean Paul Gaultier’ye danışmanlık yapıyor. Fressange’ın Fransa’dan onur nişanı bile var. Prensesin ne koruması, ne şoförü görünürde. Kapıdaki görevliler de ona hiç özel ilgi göstermiyor.

Fatoş Yalın - Carine Roitfeld
Caroline’i bırakıp Cafe Flore’da Fatoş Yalın ve Gülen Yelmen’le buluşuyoruz. Yalın leopar deseni ceketiyle yine her zamanki gibi şık. Bana göre Türkiye’nin en stil sahibi kadını. Ertesi sabah yine Cafe Flore’dayız, Paris’in İstinye Park’ı. Sürekli ünlü birilerini görüyorsunuz. Vogue Paris’in editörü Carine Roitfeld mesela, hani şu Anna Wintour’un yerine geleceği söylenen kadın. Yalın’ın yanında sönük kalıyor.

Dave ne derse onu yiyeceksiniz!
Akşam yemeğe popüler Çin restoranı Dave’ye gidiyoruz. Dave’nin duvarlarında Donna Karan’dan Chloe Sevigny’ye bütün ünlülerin fotoğrafları var. Restorana ismini veren patron Dave işinin başında. Siparişleri kendisi alıyor. Restoranda mönü yok. O gün hangi malzeme iyiyse ona göre yemek pişiyor. Dave, restoran sahibinden çok anne şefkatiyle yaklaşıyor bize. Ama Dave’nin tersi de pismiş. Anlatanların yalancısıyım.


Louboutin’de kilitli kaldık!
Kendimizi Palais Royal’deki vintage mağazalarına atıyoruz. Hayır içimize Ece Sükan ruhu kaçmadı. Didier Ludot diye bir vintage uzmanı var. Hollywood yıldızlarına styling yapan Rachel Zoe’nin programında izlemiştim. Çok renkli bir karakter. Chanel ceketlerden Hermes çantalara aklınıza gelebilecek bütün vintage kıyafet ve aksesuarları burada bulmak mümkün.
Fabourg St. Honore’ye doğru yürüyoruz. Yolda Hotel Costes’da bir mola verip Costes’un dergisini karıştırıyoruz. Sondra da Elysee Sarayı’nın karşısındaki Christian Louboutin butiğine giriyoruz. İçeride kıyamet kopuyor. Görevli ve müşteri hararetle tartışıyor. Görevli “Seni butiğimden attırırım” demeye başlıyor. Kavga seyretmeye bünye ne kadar alışık olsa da daha fazla zaman kaybetmemek için kapıya yöneliyoruz. O da ne? Kapı kilitli. Kavga yüzünden Christian Louboutin’de kilitli kalıyoruz. Daha güzel modeller olsaydı belki daha çok hoşumuza giderdi. Ama dükkanda tek ilgimizi çeken ayakkabılar Mardin ve Urfa’nın renkli kumaşlarıyla yapılanlar. Çıkabilmek için görevliye rica ediyoruz, neyse ki binbir özür dileyerek bize kapıyı açıyorlar.