Hotel Costes istilası
Sabah Avenue Montaigne’de turluyoruz. Öğlen Türkler’in favori piyasa noktası L’Avenue’de yemek, sonra doğru Fabourg St. Honore’de mağazaları gezmeye… Yorulunca da St. Honore caddesindeki Hotel Costes’un avlusunda bir içki molası veriyoruz. Neyse ki hiç alışveriş yapamadan otele dönmeyi başarıyorum. Geceye Plaza Athenee’nin yenilenen barında başlıyoruz. Burada en son Rihanna’yı görmüştük. Bu sefer Formula 1’den eski Ferrari takımının kaptanı Jean Todt ile yetiniyoruz. Yemek için istikamet Hotel Costes grubunun geçen Ekim’de St. Germain’de açtığı restoran La Societe. Bugün gittiğimiz her yer aynı gruba ait. İstanbul Doors Group bizde neyse Paris’te de Costes’cular öyle. Özellikle Türkler Costes mekanlarına bayılıyor. Gecenin finali Eva Longoria ve Tony Parker’ın bekarlığa veda partilerini yaptığı VIP Room’da. Tabii gönül isterdi ki Club Le Barone’a gidelim ama kapıyı tanımadan bu kulübe girmek kolay değil. O yüzden denemiyoruz bile.
Tren macerası
Pazar sabahın köründe Gare de Lyon’dan atlıyoruz trene.
Aramızdaki sigara tiryakileri ara istasyonlarda sigara molası bile vermeye cesaret edemiyor. Neden mi? Çünkü geçenlerde bir tanıdığımız aynı trenden ne zaman kalkacak diye bakmaya iniyor. Cep telefonu, cüzdanı trende masanın üstünde. Tam da o sırada kapılar kapanıyor ve tren gidiyor. Tabii karısı ve arkadaşları da içinde. Bir arkadaşının ilk istasyonda inip de gelip onu almasını beklemek zorunda kalıyor. İşte bu yüzden temkinliyiz.
Dört buçuk saat sonra istasyonumuza varıyoruz. Karlı dağ yollarında döne döne arabayla çıkıyoruz. Buradaki kar lastikleri şaşırtıcı. Ne kadar kar, buz olsa da kaymıyor. Gerçi sorduğumuzda şoförler ‘Bu bizim maharetimiz’ deyip hemen övünüyorlar.
Gece kulübünde Tarkan çalıyor
Meribel ve Courchevel yan yana. İyi kayakçılar Meribel’i tercih ediyor çünkü Courchevel gibi kokoş değil. Zaten iki dağ arasında çok rahat kayılıyor. Arada da Le Chalets de Pierres’de bir yemek molası veriliyor. Burası çok şık bir dağ restoranı. Goldsinger diye burada canlı müzik yapan bir grup var. Bettina Hakko ve Candan Kıramer Bodrum’da geçen yazın en eğlenceli düğününde bu grubu sahneye çıkarmıştı. Dünya küçük, o gelin ve damat da yanımızda.
Öğlen yemeği için Le Cap Horn da havalı bir dağ restoranı. Üstelik buraya arabayla da gidebiliyorsunuz. Akşam Le Bristrot De La Mangeoire’ye gidiyoruz. Burası İzzet Çapa’nın Longtable’ını andırıyor. Şamdanlı dekor, kocaman bar, ve canlı müziğin bunda etkisi var. İçeride Ruslar çoğunlukta. Müzikler bizim Şamdan türü. Gecenin bir yarısı Tarkan çalmaya başlıyor. Sonra da aralarda Serdar Ortaç ve Of Aman Nalan… Ruslar da diğer müşteriler de belli ki bu Türkçe şarkılara aşina. Herkes masaların üstünde dans ediyor. Yanar döner maytaplarla gelen şampanyalar ardı ardına açılıyor.
Foto Yavuz da kim?
Kapıda ve Courchevel’de her yerde fotoğrafçılar var. ‘Foto Yavuz’danız’ diye kendilerini tanıtıyorlar. Foto Yavuz’u Club Med Palmiye’den tanıyoruz. Courchevel’deki ekibinde tam 20 fotoğrafçı çalışıyor. Çok şık bir fotoğraf dükkanı var. Burada onu tanımayan yok. Tam 20 senedir her kış dağda. Yazın da Kemer ve Bodrum’da, Club Med’de. Foto Yavuz’dan restoran önerileri ve son dakika gelişmelerini dinliyoruz.
Günde 1 milyon Euro harcayan var!
Courchevel’e gelen Arap prenslerden konu açılıyor. Günde 1 milyon Euro harcadıkları bile olmuş. Otelleri ve restoranları sezonluk kapatıyorlarmış. Bir de tabii çılgın gibi alışveriş… Burada sokaktaki resim galerilerinde bile orijinal Dali heykelleri, resimleri satılıyor. Hermes’te daha biraz önce 145 bin Euro’ya pırlantalı kilitli, krokodil bir Birkin çanta gördüğümüz için bu paraları nasıl harcayabildiklerine hiç şaşırmıyoruz. Sadece yazık diyoruz. O parayla kaç kişiye yardım edilebilir… Bu arada Courchevel’de çalışan bir Türk bu Arap prensin korumalarına bir not yollamış geçen sene. Notta hacca gitmek istediğini ama parasının olmadığını yazmış. Prens onu hemen yanına çağırmış ve eşiyle birlikte hacca yollamış. Arada böyle iyilikler de yapıyorlarmış.
Arap prenslerin bir özellikleri de her şeyi veresiye almaları. Fransızlar başta bozuluyormuş bu işe, ama artık alışmışlar. Tatilin son gününde otelde bir suitte ödemeler yapılıyormuş. Courchevel esnafı ellerinde faturalarıyla otele gidip ellerinde bavullarla otelden ayrılıyormuş. Çünkü bütün ödemeler bavul bavul nakit parayla yapılıyormuş. İşte böyle uçsuz bucaksız bir zenginlik var Courchevel’de. Dağ başında bile 2 tane 2 Michelin yıldızlı restoran (Le Chabichou ve Le Bateau Ivre) olmasından da belli olmuyor mu?