Neyse ki iyi şeyler de oluyor. Park Bravo ve TOG’un ‘Okulum Geleceğim’ projesi insana umut veriyor
Bir yerli giyim markası çıksa da bir sosyal sorumluluk projesine katkıda bulunsa demiştim. Başka bir şey isteseymişim olacakmış.
Nine West, Kenneth Cole, La Senza gibi markaları da Türkiye’ye getiren Park Bravo Group, Toplum Gönüllüleri Vakfı’yla bir ilke imza atıyor.
Hayır, bunu bir ilk yapan sosyal sorumluluk projesi olması değil. Biliyorsunuz, genelde böyle projelerde gelirin küçük bir kısmı sosyal sorumluluğa gider. Oysa şimdi ilk defa gelirin hepsi sosyal sorumluluk projesine gidiyor.
Peki ama bu işbirliği nasıl doğdu? Toplum Gönülleri Vakfı’nın Esma Sultan Yalısı’nda düzenlediği pazar için önemli isimler özel tişörtler tasarladı. O zaman da söylemiştim, benim favorim Park Bravo Group’tan Zeynep Özçoban’ın tasarımı yusufçuklu tişörtlerdi. Daha satışa çıkar çıkmaz stok bitti. Çok istememe rağmen satın alamadım bile. Bu yoğun ilgiden sonra TOG yönetiminden Hülya Eltemur ve Zeynep Özçoban bir araya gelip bu tişörtleri Park Bravo’larda satmaya karar verdi. Tişörtler haftaya çarşambadan itibaren satışa çıkıyor. Fiyatı 49 TL. Gönül rahatlığıyla alın, çünkü bütün gelir TOG’un ‘Okulum Geleceğim’ projesine gidecek. İlk defa bir yerli giyim markası böyle bir sosyal sorumluluk projesini bu kadar destekliyor. Diğer markalara da örnek olmasını diliyorum.
Sen kimi tutuyorsun?Takım tutar gibiyiz, Handeciler ve Cihancılar olarak ikiye ayrıldık. Tabii ki iki insan arasında geçenleri bilemeyiz. Ama ben Handecilerdenim. Hande Ataizi’nin bu işi ne kadar severek yaptığını, durup dururken gündeme gelmek için böyle şeylere ihtiyacı olmadığını biliyorum. Çünkü onda her adımıyla olay yaratabilecek bir ışık var. Üstelik Hande kadar güzel ve seksi bir kadının karşısında her erkeğin kontrolden çıkabileceği de ortada.
Bu tartışmaları çirkinleştiren ve bu hale getiren Hande değil, yılların ‘saygın’ tiyatrocuları.
Gencay Gürün, Hande için “Sayemizde gündeme geldi, televizyonda iş buldu. O iş ona çok para kazandırdı. Para kazanınca da tiyatroya ihtiyacı kalmadı” diyor.
Can Gürzap, “Arkasında koskoca Türk tiyatrosu olan bir adam var, senin arkanda ne var? Kiminle dans ediyorsun?” diye başlıyor. Sonra konuyu alakasız bir şekilde Nurseli İdiz’e getiriyor. “Nurseli İdiz de benimle oynadığı oyuna çıkmadı, Türkiye’nin gözünün içine bakarak yalan söyledi, ‘Hastayım’ dedi. Normal biri sabah 06.00’da rakı içer mi?” Sonra da “Bu tiyatroya büyük ihanettir” diye sözlerini bitiriyor.
Nurseli İdiz’den açıklama geliyor. “Sağlık sorunlarım olduğu için oyuna çıkamadım. Ayrıca Elazığ turnesine gidemediğim gün Reina’da eşimle dostumla onun gibi eğlenirken görülmedim ki? Hande hep böyle olaylarla anılıyor. Karşımızda da başı bağlı Ayşe hanım yok.”
Berna Laçin, “Halk tiyatroda milletin birbirini götürdüğünü sanacak. Tehlikeli olan bu... Bu tartışmadan tiyatro zarar görüyor” diyor.
Tiyatro Hande’den değil, her konuda görüş vermeye bayılan ‘saygın’ isimlerden zarar görüyor. Türk tiyatrosuna hâlâ bu kadar eski ve köhne bir zihniyetin hakim olması çok üzücü.
Son zamanlarda en eğlenceliKonser: Açıkhava’daki Ajda Pekkan konseri müthişti. Siyah kuğu Burcu Yüce’nin dansı çok iyiydi. Başta yavaş geçişler yüzünden tempo düşüktü. Ama sonlara doğru herkes coştu. Yasemin Sadıkoğlu, Ebru Danyal ve Deniz Marşan ve Sinan Hotiç’ten oluşan grup da dans performanslarıyla neredeyse Ajda kadar müthişti. Ajda “‘Haftada 2-3 geliriz’ deseniz, biz sahneye çıkarız” dedi. Bütün Açıkhava adına konuşuyorum; “Geliriz!”
Parti: The House Hotel Bosphorus’ın açılışı en çok eğlendiğim partilerden biri oldu. Gecenin yıldızı tabii ki üç kız kardeşti, Canan-Seyhan Özdemir ve Sibel Büyükuğur. Balyan binasının üstündeki ışık gösterisi çok etkileyiciydi. Çilekli martini rozeler de...
Etkinlik: Akaretler’deki Galatamoda’da bu sefer üç favorim vardı, Ümit Ünal, Çiğdem Akın ve Özgür Masur. Bugün son gün. Hâlâ gitmediyseniz hemen hazırlanın.