Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Pozitif düşünce hayatımızın merkezinde. Sağlık, mutluluk, huzur, aşk, başarı, para, hangi konu açılırsa açılsın, hep bir pozitif düşünelim, düşünürsek olur ruh hali içindeyiz. Böyle düşüne düşüne olacak diye eskisi kadar çabalamıyoruz artık.
Sağlıksız beslenip sağlıklı olmayı, çalışmadan başarılı olmayı, kazandığımızdan çok harcayıp zengin olmayı bekliyoruz. Bekliyoruz, bekliyoruz hiçbir şey olmuyor. E, kendi kendimize yükseltmedik beklentileri. Kutsal kitabımız ‘Sır’ ile zirve yapan dev bir pozitif düşünce endüstrisi var arkamızda. Milyar dolarlar dönüyor, her gün yeni gurular keşfediliyor, yeni kitaplar çıkıyor.
Bizde de durum aynı. Bkz. Özer Çiller’in son kitabı ‘Yazgı, Değişken Kader’... Gerçi Özer Bey’in zamanı durdurmuş ve başına ne gelirse gelsin hep mutlu olma halini görünce içimizi bir umut kaplıyor. Ama nedense uzun sürmüyor.

Haberin Devamı

Ekonomik krizin suçlusu: Pozitif düşünce
Şimdi başucumdaki kitap da tam bu pozitif düşünce konusunu sorguluyor. Adı ‘Smile or Die: How Positive Thinking Fooled America And The World’. Türkçesi, ‘Gülümse ya da öl: Pozitif düşünce Amerika’yı ve dünyayı nasıl kandırdı’.
Yazar Barbara Ehrenreich’e göre bir devir daha sona eriyor, pozitif düşünce modası geçiyor.
Kitap, yazarın kanser olduğunu öğrenmesiyle başlıyor. Yazar, kanser hastalarının pozitif düşünce illüzyonu etkisinde kalıp kendilerini şanslı hissetmelerine sinir oluyor. Ağır bir hastalıkla boğuşurken bir de pozitif düşünce stresinin eklenmesini ve pozitif olamadığında kendini suçlu hissettirilmesini anlatıyor.
Biliyorsunuz, çekim yasasına göre evrende her şeyin bir titreşimi var. Yazar, bir felaket gerçekleştiğinde “Nasıl aynı anda bu kadar çok kişi aynı frekansta olabilir ki?” diye isyan ediyor. Örneğin Haiti’deki deprem için orada yaşayan herkesin aynı anda aynı frekansta olması gerekiyor. Bence bu çekim yasası doğal afetleri göz önünde bulundurmamış!
Fazla iyimser olmanın zararlarını da kitapta anlatıyor uzun uzun. En dikkat çekici bölüm de bankacılık sektörü ile ilgili. “Pozitif düşünce doğru olsaydı bu kadar işsizlik olur muydu, bankalar bu duruma gelir miydi?” Ekonomik krizin suçlusu da pozitif düşünce! Nasıl mı? Üst düzey yöneticilerin çoğu (en azından ABD’de) pozitif düşünce gurularını dinliyor ve gerçeklerden uzaklaşıyor. Hatta gelecekte kötü şeyler olacağını söyleyen çalışanlarını kötümser oldukları için işten çıkarıyorlar. Ve pozitif düşünmeye devam ediyorlar. Sonuç: Küresel ekonomik kriz. Yazar haklı, pozitif düşünceye gereğinden fazla paye verdik. Sonuç büyük bir hayal kırıklığı oldu. Gerçekleri göremez olduk. Bazen gerçeklerle yüzleşip doğru adımı doğru zamanda atmak gerekiyor.


Her kadının başucunda olması lazım!

Pozitif düşünce balonu söndü

Tam 12 yıl önce New Yorklu tanınmış bir ailenin oğlu olan John, bize bankacılık kariyerini bırakıp kitap yazacağını söylemişti. Kadın-erkek ilişkileri üzerine, kadınlara tüyolar veren bir kitap. “İlişkileri hep kadınlar yazıyor, erkeklerin bakış açısından ilk ben yazacağım” demişti. Tam da o sıralarda New York’un ünlü bir barında kendinden yaşça hayli büyük bir kadınla tanıştı. Sohbet ilerledikçe kadın “Ben de yazarım” dedi. ‘Sex and The City’yi yazdım’. Evet, John’un konuştuğu kadın Candace Bushnell’di ve kitabına önsöz yazmak istediğini bile söyledi. John kariyerini bırakıp kitabı yazamadı.
Oysa şimdi New York Times Bestseller listesinde 1 numara olan ve Türkçe’ye de çevrilen tam da böyle bir kitap var. Adı, ‘Kadın Gibi Davran, Erkek Gibi Düşün’. Yazarı Steve Harvey’nin komedyen kimliğini unutun. Bu kitaptan ders alacak çok şey var. Erkeklerin nelerden kaçtığını, bir kadından ne beklediğini, anneleriyle olan ilişkilerini detaylı ve son derece komik bir şekilde anlatıyor. Benim favori bölümüm sondaki soru cevap bölümü. ‘Kilo aldığınızda sevgiliniz ne hisseder?’ ile başlayıp ‘Topuklu ayakkabı mı, düz mü?’, ‘Evlendikten sonra soyadımızı almayan kadınlar hakkında ne düşünürüz?’ gibi sorulara samimi cevaplar veriyor. Bu kitap her kadına lazım!



Onur Baştürk’e önerİ
Onur Baştürk, pazartesi günü şehirli, 30’luk bekar erkeklerin yeni yaşam biçimi hakkında bir yazı dizisine başlayacağını yazdı. Bir de “Yaşam biçimini anlatmak isteyen bana yazsın” dedi.
Benim de ona iki önerim var. Biri Cosmopolitan’da Mete Sözer’in ‘Sağlık olsun’ adlı köşesi. Kadın-erkek ilişkileri üzerine, zeki ve eğlenceli... Mete’nin kadın hayranı çok.
Diğeri Komşunuz Mehmet adlı blog. 32 yaşındaki çapkın bir reklamcı kadınlarla olan maceralarını yazıyor. Komşunuz Mehmet kadınları kızdırıyor, erkeklerin takdirini topluyor. Onun hayranları ise, onun yerinde olmak isteyen erkekler.