Onu “Refika’nın Mutfağı” adlı yemek kitabıyla, gazete yazılarıyla ve “Mucize Lezzetler” TV programıyla tanıyorsunuz. “Narlı Tarifler” sayesinde Refika Birgül’le bir araya geldik
Önümde bir kitap var, adı: “Narlı Tarifler”. Yazarı Refika Birgül. Onu “Refika’nın Mutfağı: Yeni İstanbul Tarzı” kitabı ve Hürriyet Cumartesi’deki yazılarıyla tanıdınız. NTV’deki “Mucize Lezzetler” programını izlediniz, tariflerini bir kenara not ettiniz. Bizim daha eskiye dayanan bir tanışıklığımız var, Refika’yla lise arkadaşıyız.
Yıllar sonra bir kafede oturuyoruz, Refika yeni kitabını anlatıyor, öyle bir iştahla anlatıyor ki tok olmama rağmen dayanamayıp “Çok acıktım” diyorum. “Bir şey söyle” diyor. “Yok, mönüden bir şey istemiyorum, Refika’nın mutfağından bir şey istiyorum” diyorum. “E, o zaman bir zahmet Kuzguncuk’a mutfağıma gelecektin” diyor.
Kuzguncuk’a ışınlanmak istedim
Haklı, zaten çoktan pişman olmuş durumdayım. Anadolu yakasından mümkün olduğu kadar uzak duran biri olarak bu sefer kesinlikle karşıya geçmeliydim, neler kaçırıyorum diye kendi kendime söyleniyorum. O sırada Refika yerinden kalkıyor, ben hâlâ kendi kendime söylenmeye devam ediyorum. O an Kuzguncuk’a Refika’nın mutfağına ışınlanmak istiyorum. Bir süre sonra Refika geri döndüğünde söylenmenin dozunu da artırıyorum, “Kitap basıldıktan sonra değil, keşke yemek denemelerinde buluşsaydık” diye. Tam o sırada iki farklı kanepe tepsisi geliyor önümüze. Kafenin mönüsünden değil, Refika’nın tarifiyle ayaküstü yapılmış. Kendimi minik kanepelere yumulmuş buluyorum.
Fanatik derecede hayranları var
Bu arada Refika’nın fanları geliyor yanımıza. Fanatik derecede hayranları var. Bir restoran açsa belli ki hücum edecekler. Sohbetimiz arada bölünüyor. Refika ne yapmak istediğini anlatıyor. Aslında bizim nesil, özellikle kadınlar, yemek yapmıyor. Çoğunlukla hayatımız dışarıda yemek yiyerek geçiyor. Sonra da kafelerin fahiş fiyatlarından ve hiç değişmeyen mönülerinden yakınıp duruyoruz. Çalışan kadınlar olarak yemek yapmamayı marifet sayıyoruz.
Refika’ya göre, yemek yapmamamızın birçok nedeni var. “Dolma dediğin serçe parmağı kalınlığında olmak zorunda değil. Biz zorunda zannedip uğraşmıyoruz” diyor. Ezber bozmayı seviyor, mutfakta birçok yenilik deniyor. İnsanın bu kadar sevdiği bir şeyi işe dönüştürmesinin ne kadar harika olduğunu düşünüyorum. Özellikle de bu aşamaya gelmesinin ne kadar cesaret, zaman ve emek aldığını bilen biri olarak.
‘Narlı Tarifler’ kitabı yakında satışa çıkacak
Bu arada kitabı kim görse elimden almaya çalışıyor. Sıkı sıkı sarılıyorum, bırakmıyorum. Ödüm patlıyor, Refika yanına gelen bir hayranına verecek ve bana “Sana sonra gönderirim nasılsa” diyecek diye. Neden mi bu kadar korkuyorum? Çünkü kitap Tepe İnşaat’ın Narlife projesine özel yapılmış, henüz satılmıyor.
Bir inşaat şirketinin yeni yaşam alanını bir yemek kitabıyla desteklemesi sanırım ilk defa yapılıyor. Şu ana kadar sadece projeden ev alanlara hediye edilmiş “Narlı Tarifler”. “E, kitabı almak için ev mi almamız gerekiyor?” diyecek oluyorum. Neyse ki Tepe İnşaat’ın yöneticileri yakında kitabı satışa da çıkaracaklarını açıklıyor. Zaten satışa çıkmazsa korkarım karaborsaya düşecek. Öyle yoğun bir ilgi var.
Bu sohbetin üstüne ne yapıp edip kendimi Kuzguncuk’a davet ettiriyorum. Hem de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlaması için. Bir aksilik olmazsa, Refika’nın mutfağında hem şahane yemeklerini yiyeceğiz hem de havai fişekleri izleyeceğiz. Daha güzel bir bayram kutlaması düşünemiyorum.
Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!