Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Pazartesi akşamı Lucca’dan öncesi de var. Filmekimi’nde çok merak ettiğim “Sadece Aşıklar Hayatta Kalır” (Only Lovers Left Alive) filmini izledim, Nişantaşı Citylife sinemasında. Boşuna Jim Jarmusch’un “Ölü Adam”dan sonra çektiği en iyi film demiyorlar.
Film hem romantik komedi, hem vampir dramı. Ama öyle “Alacakaranlık” efsanesi gibi değil. Başrolde Tilda Swinton ve Tom Hiddleston var. Canlandırdıkları çift ‘Adam’ ve ‘Eve’, “Alacakaranlık”taki ‘Edward’ ve ‘Bella’dan çok daha havalı ve entelektüel. Müzisyen olan ‘Adam’, bir yandan Schubert’e nasıl bestesini verdiğini anlatıyor, bir yandan da popüler kültürü de küçümsemeden karısı ‘Eve’ı ‘Jack White’ın Detroit’ta büyüdüğü evi göstererek etkilemeye çalışıyor. ‘Adam’, toplumun gidişatı yüzünden depresyonda, karısı ‘Eve’ ona moral vermeye Fas’tan Detroit’a geliyor.
Filmde harika bir görüntü ve müzik var. Açılıştaki pikap sahnesi beyninizde dönüyor bir süre, hiç hissettirmeden sizi filmin içine alıyor. Film, güncel konularla da yakalıyor izleyenleri. Aşkları yüzyıllardır devam eden ‘Adam’ ve ‘Eve’e baktığınızda kadın-erkek ilişkisini çekip çevirenin yine kadın olduğunu görüyorsunuz. Çağdaş dünyanın geldiği hali ve yüzyıllardır yaşayan vampirlerin bu halden ne kadar rahatsız olduklarını da görüyorsunuz. Vampirler artık beslendikleri kanı ararken bile “Artık temiz kan bulmak çok zor” diye söyleniyor. “Hala petrol savaşı mı yapıyorlar? Su savaşları da yakında başlar” diyorlar. Ayrıca eski alışkanlıklara, görgü kurallarına ve eski eşyaların güzelliğine hayran kalarak izliyorsunuz.

Etkisinden kurtulmak zor
‘Adam’, sık sık insanların ne kadar bozulduğunu ‘zombiler’ kelimesiyle anlatıyor. ‘Adam’ın Los Angeles’dan bahsederken “Zombi merkezi” diyerek gözlerini devirmesi sinemada herkesi güldürüyor.
Film zaman zaman güldürüyor, zaman zaman iç çektiriyor. Çıkışta bir süre etkisinden kurtulamıyorsunuz. Ta ki bir taksiye binip de o müziklerin üstüne floresan ışıklar altında bangır bangır radyoyla karşılaşana kadar. İşte orada gerçek dünyaya dönüş başlıyor.
Hazır gerçek dünyaya dönmüşken, söylemeden geçmeyelim, Beyoğlu’nda perdeyi bile göremediğiniz, dökülen sinema salonlarından sonra Filmekimi’ni Citylife’da izlemek son derece konforlu. Tabii Emek’in yerini tutmuyor. O ayrı.

Haberin Devamı

SEZONU LUCCA’YLA AÇTIK
Kiminle konuşsam yazı uzatma telaşında, hafta sonu kaçamaklarıyla da olsa. Malum bu yıl hiçbirimiz yazdan bir şey anlamadık, bir türlü yaz rehavetine kapılamadık. Şimdi acısı yeni yeni çıkıyor. İşte tam da bugünlerde bir telaş daha yaşanıyor, şehre dönüş.
Pazartesi akşamı Lucca sezonu bir partiyle açtı. TV dünyasının önemli bir ismi “Herkes tanıdık, herkes şehre dönmüş” dedi. Bir başkası “Ev partisi gibi” diyordu. Gerçekten de Lucca’nın sahibi Cem Mirap yazı uzatmayla şehre dönüş sendromları arasında kalanları bir araya toplamıştı. Herkes sezonu açarken birbirini gördü.

Haberin Devamı

Mutlulukları gözlerinden okunuyor
En çok ilgi tabii ki Derin Mermerci-Cem Aydın çiftindeydi. Mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Safran’la tanıdığımız Aslı Altan yeni bir bar açacağını müjdeliyordu eski safran’cılara. Sanki bu sefer Beyoğlu değil de, Aslı Altan’ın doğup büyüdüğü Bebek mekan olacak gibi görünüyor.
Bir yeni mekan da Lucca’nın sahibi Cem Mirap’tan geliyor. Cem Mirap yıllardır gelen bütün teklifleri reddediyor, Lucca’nın şubesini kesinlikle açmıyor. Zaten Lucca’nın bu kadar başarılı olmasının sırrı da tek olması. Cem Mirap’ın Zorlu Center’da açacağı yeni yer Lucca’nın bir uzantısı olmayacak.
Herkes heyecanla “Ne zaman açılacak?” diye soruyor. Malum, Zorlu Center henüz açılmasa da dev Beymen mağazasının açılışıyla şimdiden güzergaha girmiş durumda. AVM’nin ve birçok restoranın açılışı da bu ay gerçekleşecek gibi görünüyor. Ama Cem Mirap’ın yeni yeri için aralık ayını beklememiz gerekiyor. “New York havasında olacak” diyorlar. Havasını bilmem ama Cem Mirap’ın yemekle ne kadar ilgili olduğunu az çok biliyorsam, yemeklerinin de Lucca’nın yemekleri kadar iyi olacağına şimdiden eminim.