Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Herkes tatile gitti, şehirde in cin top oynuyor sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Otoparklardan sinemalara birçok yer dolu. İşte bugünlerde şehirde hayatınızı kolaylaştıracak birkaç hatırlatma...

“Sonunda şehir boşaldı, trafik derdi bitti” diyoruz, tam o sırada Russel Crowe bir salyangoz resmiyle birlikte “Bu arkadaş bile İstanbul trafiğinden hızlı ilerliyor, hem de çok daha hızlı” diye tweetliyor.
“Şehir boşaldı” diyoruz. Pazar günü Zorlu Center’a gidenler otoparkta yer bulamamaktan şikayet ediyor. Şaşırıyorum. Daha yeni açılmış dev bir yaşam alanından bahsediyoruz, sadece bir AVM de değil. Nasıl otoparkta yer olmaz? “E, otoparkta yer yoksa Levazım girişinde, tam da Beymen’in önünde vale hizmeti var. Ondan faydalanılamaz mı?” diyorum, “Vale de ‘Yerimiz yok, alamayız’ dedi” cevabını alıyorum. Hatta “Mahalleye park edin” diye de bir öneride bulunmuşlar, çekiciler de biraz ileride beklerken. Neyse kibarlık yapıp söylememişler, bari ben söyleyeyim, bir dahaki sefere arabayla değil metroyla gidin. Metrodan sonra uzun bir yürüyüş sizi bekliyor, ama neyse ki yürüyen bantlar imdada yetişiyor. Zaten henüz Zorlu Center’ın taksi durağı da yok. Taksi isterseniz Levazım Taksi durağına yönlendiriyorlar, yönlendiriyorlar derken tarif ediyorlar yürüyorsunuz. Şehir boş ya, ne taksi var, ne otoparkta yer... Nasıl açmışız yeni alışveriş merkezlerine, yeni mağazalara...
“Şehir boşaldı” diyoruz. Pazar günü Boğaz’a kahvaltıya gidenler “Herhalde bütün İstanbul bugün burada” diye dert yanıyor. Rumelihisarı’ndaki kahvaltıcıların bile valeleri yerimiz yok diye arabaları geri çeviriyor.
“Şehir boşaldı” diyoruz. Akşamüstü başka bir AVM’de sinemaya gitmeye niyetleniyoruz. Hangi filmi istesek yer yok. Bir tek en önde yer kalmış. Boynumuz tutulmasın diye düzgün yer bulabildiğimiz tek filmde karar kılıyoruz. İşte sonraki konumuz: “Malavida”.

Haberin Devamı

BiR TEK BEN Mi BEĞENDiM?

Ne adı bir şey ifade ediyor, ne de Robert De Niro ve Michelle Pfeifferlı afişi. Robert De Niro son zamanlarda o kadar çok kötü filmde oynadı ki, bu filmde ismini görmek güven vermiyor insana. Gişedeki görevli, mafya hikayesi ama komedi diye bizi aydınlatıyor. Ne kadar kötü olabilir ki deyip giriyoruz “Malavida, Aile ya da Belalı Tanık” adıyla bilinen filme. Her sinemada ayrı bir isimle karşımızda. Sırf bu bile kafa karışıklığına neden oluyor.
Robert De Niro, FBI’ın tanık koruma programında olan eski bir mafya babasını oynuyor. Diğer aile üyeleri aleyhinde tanıklık yaptığı için karısı ve çocuklarıyla birlikte sürekli yer değiştiriyorlar. Her yerleştikleri yerde istemeden de olsa eski alışkanlıklarından kurtulamıyorlar. Haksızlıklarla aileden gelme usullerle savaşıyorlar. Birine kızınca dükkanını yakabiliyorlar.
Filmde sık sık gülüyorsunuz. Robert De Niro da, Michelle Pfeiffer da zaten artık mafya babası ve karısı rolleriyle özdeşleşmişler. Sık sık Goodfellas’a da gönderme yapılıyor. Goodfellas’ın yönetmeni Martin Scorsese de bu filmin yapımcılarından.
Sinema eleştirmenleri filmi beğenmemiş, hatta sığ bulmuş. Şaşırıyor muyum? Hayır. Başkaları beğenmemiş olabilir, ama ben çok beğendim. 2 saat boyunca bir kere bile telefonuma bakmadan ve kahkahalar atarak izledim. Salonda da sık sık kahkahalar yükseldi. Bu devirde izleyiciye bunu yaptırabilmek büyük başarı.
Tabii bunda en büyük pay filmin yönetmeni ve senaristi Luc Besson’un. Fransız yönetmenler arasında tarzıyla Hollywood’a en yakın olduğu için acımasızca eleştiriliyor. Oysa Jean Reno ve Natalie Portman’lı “Leon” filmini ya da “The Fifth Element”i hatırlamayan var mı?